.

Öne Çıkan Yayın

Boya Fırçaları Çeşitleri ve Kullanımları

Bu konumuzda  fırça çeşitleri ve kullanımlarına yönelik küçük örnekler verdik.  Fırçaların kullanım şekillerini görmek için video...

Salı, Eylül 08, 2015

Ağaç - Ahşap İşçiliği - Oymacılık


Ağaç - Ahşap İşçiliği - Oymacılık Sanatı


   Tarihden günümüze kadar ulaşan kültür ürünleri arasında yer alan ağaç işçiliğinin
geleneksel sanatlarımız arasında önemi çok büyük bir yer kaplamaktadır.Türkler sanat yapıtlarında ahşabı en ince deteylı çekliyle kullanmışlardır. Orta Asya Kurganlar-da özellikle Pazırık'ta yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan bulgularda ağaç işi buluntuların yanı sıra at eğeri, koşum takımlarında kullanılan ağaç parçaları bulunmuştur. Zamanın tahribine karşı fazla dayanıklı bir madde gibi görünmeyen ahşabı değişik tekniklerle dayanıklı hale getirip yüzyıllarca zaman geçmesine rağmen hala işlevini yitirmemiş görünümünden kayıp vermemiş ahşap eserlere rastlamaktayız. Bunun en güzel örneğini ise Beyşehirde bulunan 7 asırlık Eşrefoğlu camiisin de görmekteyiz.


Ağaç - Ahşap İşçiliği

Anadolu'da Selçuklu döneminde gelişmiş, kendine özgü bir şekil almıştır. Selçuklu, Beylikler dönemi ağaç eserleri daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup gerçekten çok üstün işçilik göstermektedir.Osmanlı Dönemi ahşap işçiliğinde sadelik hakim olmuş, çeşitli teknikler daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, rahle, Kuran muhafazası gibi kullanım eşyası, pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, sütun başlığı, tavan, mihrap, minber (vaaz kürsüsü) , sanduka gibi mimari öğelerde uygulanmıştır.Ağaç işçiliğinde en çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz, gül ağacı kullanılmakta, kakma, boyama, kündekari, kabartma - oyma, kafes gibi teknikler uygulanmaktadır.



Gerdel

Ardeşen’de “Gergen” de denir. Büyükbaş hayvanların yem kabı olarak kullanılan gerdel, ortalama 40 cm çapında ve 35 cm yüksekliğindedir. Kadıdan farklı olarak ağızdan geniş, tabandan dardır. Ağza doğru genişleyen gerdelde genişlik %20 oranındadır. Kadı nasıl yapılıyorsa gerdel de aynı teknikle yapılır. Yalnız hem kadının hem de gerdelin kovan gibi oyularak yapılan şekilleri de vardır. Oyma kadı ve gerdeller için ıhlamur kütükleri kullanılır.


Kadı

Kullanış amacına göre büyük olur, küçük olur, yuvarlak veya yavan olur. Genellikle kestane, köknar ve ıhlamur ağacından yapılır. Kullanıldığı işe göre isimlendirilir. Turşu kadısı, yağ kadısı, minci kadısı, tuz kadısı vs.




Kayık - Kayıklar hakkında detaylı bilgi için buraya bakınız

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde çokça rastlanan bu küçük balıkçı teknesi, yöremizde amatör balıkçılık yapmakta kullanılmaktadır. Sağlam olması için yapımında kestane ağacı kullanılır. Önce ince kasnak denilen iskeleti yapılır. Daha sonra da iskeleti dıştan örten tahtalar çakılır. Kayığın alt kısmındaki ağaca “kayak” denir. Üst yakalarda kürek ipinin takılacağı karşılıklı takaçlar yerleştirilir. Arka kısma takılan seyyar manivelalı tahta(dümen), kayığın hareket halindeki yönünü ayarlamaya yarar, orta bölümde bırakılan boşluk, depo olarak kullanılır. Üst döşemeler, av malzemelerinin korunması ve oturmak içindir. Dört mden on mye kadar değişik uzunluklarda yapılan ve bugün de çokça kullanılan bir deniz aracıdır. Karadenizlinin sosyal ve ekonomik hayatında önemli bir yer tutar.


Konsol ve Sandık

Konsol genellikle ceviz doğramadan yapılmaktadır. Yaklaşık bir m yükseklikte bir sandık görünümündedir. En üstte iki veya üç sürme bulunur. Bu sürmeleri genişlemesine iki veya üç sürme daha takip eder.


Koppa (Kepçe) ve Kuzi (Kaşık)

Günümüzde de kullanılan odun kepçe (Koppa), kaşıktan biraz daha büyük ve sapı daha uzundur. Sulu yemeklerin karıştırılmasında, dağıtılmasında kullanılır. En makbulü şimşir ağacından yapılandır. Komar odunu, karaağaç ve gürgen ağacından da yapılmaktadır. Küçüklerine kaşık denir. Oyma ve süsleme sanatlarının en güzel örneklerini bazı kaşık ve kepçelerde görmek mümkündür.

Yukarıda verilen örnekler dışında ilimizde ağaç işleri olarak Ozaşe (Ezmelik), Tepuri (Sofra Sağra, Ekmek Teknesi), Kuli (İskemle), Mangana (Dibektaşı Tokmağı), Delme Kovan (Gunni), Yayık, Kulek, Kot ve Ölçek gibi ürünler de yapılmaktadır.


Ahşap oymacılığı


Ahşap oymacılığı, tahta levhaları istenilen şekilde kesip oymak şeklinde tanımlanabilir. Oymak tabiri bir yeri oyarak derinleştirmek veya kazımak manasına gelir. Öteden beri manası karıştırılarak yüzeyi düz bırakılmak suretiyle kesilen şekillere de oyma denilmesi yanlıştır. Fransızca bu işe “de’copaqe” yani etrafını keserek boşaltılmak denir. Türkçe’de oyma denildiği zaman ağaç üzerine kalemle oyularak yapılan kabartılma ve müşebbek işler anlaşılır.



Halbuki bir şeyin sathı düz kalmak suretiyle etrafı ve içi kesilerek yapılan şekillere oyma demek manayı karıştırır ve o işin ne tür bir iş olduğunu layıkıyla anlatmaz. Oymalı bir masa denildiği zaman kabartma tezyinatlı bir masa anlaşılır. Kesmek tabiri ise işi hakkıyla ifade etmez. Bir şeyi ortasından biçmek ve parçalara ayırmaya da kesmek denir. Bu sebeple etrafı ve yalnız şekli kesmek suretiyle yapılan tezyini işlere kesme tabirinin kullanılması münasip olur. İnce tahta işlere sadece kesme oymalı veya mukatta oyma demek lazım gelir.

Ormanda büyüyen bir ağacın kesildikten sonra bittiği düşünülen hayatı, yeniden başlar ahşap oymacılığı sanatı ile…

Parçalara ayrılır, kesilip, biçilir, yeni hayatında, yeni şeklinde yeni görevler üstlenir. İnsanlara beşik olur, kucaklayan koltuk olur, yatak, çerçeve, sandık olur. Son yolculuğunda bile eşlik eder insanoğluna…


Ahşap süsleme ve oymacılığı işte bu aşamada ortaya çıkar, bazen iç içe desenler bazen çok sade desenler bazen bir tokmak ve oyma kalemi ile bazen de bir çivi üzerinde iz bırakacak her şey ile yapılabilir.

Hayal gücümüzün, fiziki imkan ve kabiliyetlerimizin el verdiği ölçüde kendimizi ifade etmenin, duygularımızı anlatmanın bir yoludur ahşap oymacılığı…



TARİHÇESİ 

Şekil verilmesi kolay bir malzeme olduğundan ahşapa şekil verme sanatı çok eski çağlara dayanmaktadır. Ahşaptan şekillendirilmiş heykellere Mısır’da piramitlerde de rastlanmıştır.

Türk tarihinde Türkmenistan’da rastlanan bu sanat, İslami motiflerle birleşerek Endülüs’e, Asya, Avrupa, Afrika kıtalarına yayılmıştır. Şu anda Fas, Tunus, Cezayir gibi ülkelerde de ahşap motiflere sıklıkla rastlanılmaktadır.

Yapılan araştırmalarda İslamiyet’ten önce Orta Asya’da yaşayan Türklerin heykel ve oyma süslemeler eserlerine rastlanmıştır. Bu eserlerde Çin ve Hint sanatının izleri görülmektedir. Ancak İslam dininin heykeltıraşlık sanatına müsaade etmemesi, Müslümanlar ve Türkler arasında ahşap oymacılığı sanatında ilerlemelerine yol açmıştır.

Türklerin Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra oyma sanatı daha çok Türkistan’da gelişim göstermiştir. Sonraları Büyük Selçuklu Devleti’nin hakim olduğu ülkelerde meydana getirdikleri mimari eserlerin tezyinatında da oyma işçiliğine geniş yer verilmiştir Oyma sanatı özellikle Türkmenistan’ da uzun yıllar kalıcı olmuştur. Daha sonra Selçuklular saray, cami, mescid ve külliye gibi yapılarda süsleme amaçlı olarak kullanmışlardır.

Anadolu Selçukluları devrinde çini tezyinatına önem verilmekle beraber, oyma sanatı da ehemmiyetini muhafaza etmiş ve Erzurum, Harput, Beyşehir, Konya gibi büyük merkezlerde bu sanatın en güzel örnekleri meydana getirilmiştir. Yalnız bu devirde tezyini motiflerine sas karakterlerini çini süslemelerinde olduğu gibi daha ziyade geometrik şekiller teşkil etmiştir.

 Ahşap İşçiliği - Oymacılık

Abanoz, ceviz, elma, armut, sedir, gül ağacı, çam vb. gibi ağaçlar üzerine oyma, kakma, boyama, çatma (kükdekari) ve çakma (kafisi işi) gibi tekniklerle bezenmiş ahşap örnekleri Selçuklu Dönemi’nde bu alanda üstün bir düzeye ulaşıldığını ortaya koymaktadır. Düz satıhlı derin oyma, yuvarlak satıhlı derin oyma, eğri kesim, şebekeli oyma (ajur) gibi oyam teknikleriyle süslenmiş parçalar; düz satıhlı kakma ve kabartmalı kakma gibi kakma ve kabartmalı kakma gibi kakma teknikleriyle dekore edilmiş örnekler, düz yüzeyli boyama, kabartmalı yüzeyli boyama gibi boyama teknikleri ve kündekari, yalancı kündekari gibi çatma teknikleriyle yapılmış eserler her tekniğin zengin bir repertuar bulunduğuna işaret etmektedir.
Bıçak, yüzeyden zemine doğru dik tutarak çalışılan düz satıhlı derin oyma, bıçak kullanarak serbest el hareketleriyle uygulanan ve yüzeyin yuvarlak olmasına özen gösterilen yuvarlak satıhlı derin oyma, yüzey daha derin oyularak zeminin belli parçaları çıkarılarak yapılan, dantel görünümü veren şebekeli derin oyma (ajur) ile bezenmiş paçalar ustaların el maharetini belgelemektedir.

Osmanlı İmparatorluğu zamanında ise ağaç oyma sanatı en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Rumi ve hatai dediğimiz çiçek, nebat ve hayvanların stilize edilmesinden meydana gelen tezyini motifler kullanılmıştır. Mimari eserlerin iç ve dış kısımları bu sanatın ustaları tarafından bezenmiştir.

Başlıca uygulama alanları da ;

cami ve türbelerin mihrab ile minberleri, cami ve medreselerde kullanılan rahleler,Kral tahtları, mezar taşları, kapı, pencere, dolap kapakları,iskemleler, mücevher kutuları, ahşap beşikler,sofra altlıkları,oyma bezemeleri, çeşmeler, sandıklar olmuştur. Evlerde kullanılan çekmece, sandık gibi eşyaların süslemelerini, çeşitli mimari eserlerin iç kısımlarına yazı yazan hattatların yazılarını tahta üzerine tatbik edenler de bu sanatın üstatlarıdır.

Osmanlı İmparatorluğu devrinde tahta oymacılığına naht denirse de bu sanatın erbabına izafe edildiği söylenen “nahhât” tabirine kadim ehl-i hiref defterlerinde ve diğer kayıtlarda tesadüf edilmemiştir. Bu sebepten ağaç oyma sanatkarlarına hususi bir isim verilip verilmediğini bilmiyoruz. Türk oymacıları eserlerinde malzeme olarak en ziyade şimşir, ıhlamur, meşe ve ceviz ağaçlarından yararlanmışlardır.

19.Yüzyılda ahşap oyma sanatının kullanımı yaygınlaşmıştır. Bitlis, Bursa, Gaziantep, İstanbul (Beykoz), ve Zonguldak gibi illerde ahşap ağırlıklı malzeme kullanılan sektörler ortaya çıkmıştır.

Günümüzde ise, ahşap oyma ustalığı gün geçtikçe azalmış, cami minberlerinde kullanılan ahşap oyamların yerini, usta azlığından boyalı desenler almıştır. Anadolu’nun bazı yerlerinde çok az sayıda kalmış ustalar tarafından icra edilmekte, bazı üniversitelerin heykel bölümlerinde ilgi toplamaktadır. Ayrıca Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Düzce El Sanatları Eğitim Merkezi’nde çalışmalar vardır.


YAPILIŞI

Tahta Seçimi

Ağaç oymacılığı kolay ve masrafsız yapılabilen bir sanattır. Öncelikle tahta seçimi yapılır. Tahta seçiminde ağacın genel özelliklerine göre çeşitli faktörler etkindir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:

1- Ağaçların sertlikleri, ağırlıkları bir birinin aynı değildir.
2- Bir kısım ağaçlar kolay kesilir, rendelenir ve boyanır.
3- Bir kısım ağaçlar çabuk bükülür ya da bükülmez.
4- Bazı ağaçların üzerleri pürüzlenir, tiftiklenir.

Ayrıca seçilen ağaçlarda incelik, kalınlık ve ağacın damarlarının (liferinin) akış istikametine, üzerindeki beneklerin küçüklük ve büyüklüğüne, açıklık ve koyuluk rengine de önem verilirse yapılan oyma işini göze daha hoş görülür.

Kıl Testerenin Kullanılışı

Tahtaya çizilen motifin çevre kesiminin dışında kalan yerlerin kesim işlemi gayet kolaydır. Ancak motifin iç kısımlarında kalan yerleri kesebilmek için kıl testerenin geçebileceği kadar bir deliğin açılması icap eder.

El matkabı yardımı ile delik açılır. Kıl testeresi buradan geçirilip iyice gerdirilerek hazırlamış olan testere, kolu dik tutulmak suretiyle kesim işine hazırlanır.

Testerenin dik tutulabilmesi için;

a- testerenin öne yatık olmamasına,
b- Testerenin arkaya doğru yatık olmamasına,
c- Testerenin sağa ve sola yatık olmamasına,
d- Testerenin el ile tutulan sapın üst mengenenin kesim yüzeyine düşey olmasına,
e- Testerenin arka gövde kısmının kola temas etmesine,
f- Omuzdan dirseğe kadar olan kol kısmının vücuda yapışık olmasına,
g- Dirsekten elimize kadar olan kısmın yukarı ve aşağı muntazam bir şekilde hareket ettirilmesine dikkat etmek gerekir.

Tahtanın kesimi sırasında testerenin gerek tahtanın sertliğinden ve gerekse testerenin kullanma şekil hatasından dolayı bir ısınma meydana gelir. Isınmadan ötürü testerenin hareketi ede olmadan ağırlaşır. Bu ağırlaşmanın önüne geçmek için dolayısıyla elin hareket sahasını genişletmek maksadı ile tazgaha veya masaya sıkıştırılabilecek V harfi şeklinde yardımcı yedek tezgaha ihtiyaç duyulabilecektir.



TÜRLERİ
Ağaç oymacılığını kesme oyma, yüzey oymacılığı ve tabii şekil oymacılığı diye 3 grupta inceleyebiliriz.

1. Kesme Oyma (Düşey Kesme)(Dekupe)
: Bu tür çalışmalar bir masif veya kontraplağın her iki yüzeyinin aynı düşeyde kesilerek çıkartılmasıdır.Keserek oymaya örnek; tuğra, sandalye sırtı vb.Belli bir kalınlıktaki parça üzerine çizilen bir süslemenin kıl testeresi, fare kuyruğu testere, dekupaj testeresi ile boşaltarak yapılır. Kafes yanları, ud göğüs tahtasının ses deliği örtüsü, dolap ve bazı mobilyalarda süslü çerçeve yüzeyleri yapımında kullanılır.

Bu parçaların yüzü düz kalabildiği gibi tekrar üslubuna uygun oyulur. Testere ile boşaltılarak yapılan bu oymalı şekiller bir yüzeye yapıştırılıp kullanılırsa bu parçanın ismi aplik, (Üstten yapıştırma) çalışma üslubuna aplike denir. Aplike kolay bir çalışma usulüdür. Aplik yapılacak resmin derinliği belirtilir, şekil kağıt üzerinden ağaç yüzeyine kopya edildikten sonra dış ve orta kısımlarından çıkacak kısımlar uygun testere ile boşaltılır. Aynı aplik parçadan fazla lazım ise testerenin keseceği miktar kadar parça, aralarına kağıt konularak tutkallanır. Tutkal kuruduktan sonra kesilir. Dikkatli yapılırsa birleştirme işi tel çivi ile de yapılır.


Kesilen parçalar bıçak veya düz kalemle ayrılır. Altlarındaki kağıtlar temizlenir. Parçaların kullanılacak yüzeyleri işaretlenir. Çalışabilecek ölçüde bir ağaç üzerine bir ambalaj kağıdı tutkallanır. Buraya parçaların altlarını fazla dışarıya çıkmayacak şekilde tutkal sürülüp daha önce işaret edilen yerlere konur. Dikkatlice bir parça ile üzerinden sıkılır. Tutkal kuruduktan sonra kenara taşan tutkallar temizlenir ve işlenir. Zımpara ve cila yapılacaksa bunlar tamamlanır. Keskin sivri bir bıçak veya düz kalemle kaldırılır. Altları temizlenip lüzumlu yerlere tutkal veya çivilerle tespit edilir.


2. Yüzey Oymacılığı (Röliyef): Ağaç yüzeyinden yalnız yapılacak motif veya şeklin ana hatlarıyla belli bir hareket vermek için kullanılır. Üçgen veya U kalemiyle yapılabilir. Bu çalışma cilalı, boyalı bir yüzeye yapılabildiği gibi ham bir yüzeyde işlendikten sonra gerekli boya-cila yapılmak suretiyle tamamlanır. Gerekirse bu kalem çizgileri (Kanalları) renkli boya, yaldız v.b. ile değişiklik yapılabilir.

İki şekilde incelenir:

a-Alçak yüzey oymacılığı (Alçak kabartma):Derinliği dış yüzeyden üç dört mm’yi geçmeyen rölyeflerdir. Yapılacak motif-yaprak kenar süsü vesaire belli bir üslubun ana hatlarını kaybetmeden yapılmalıdır. Aksi taktirde çalışma tarzı şahsiyetsiz bir sonuç vermesi her an mümkündür. Temizlenmesi kolay ve cilalandıktan sonra kibar görünüşü sayesinde her zaman tatbik edilen bir tarzdır. Derin olmayan oyma aralarındaki tozların daha kolay temizlenmesinden dolayı ayrıca tercih edilme imkanı sağlar.

b-Yüksek yüzey oymacılığı (Yüksek kabartma): Sandık üzeri, koltuk işlemesi gibi rölyeflendirmeler.Alçak yüzey çalışmalarının daha derin ve hareketli bir tarzıdır. İşlenen motifler daha canlıdır. En karakteristik örneği 19. yüzyılda meydana gelen gotik sitilinde görülür. Bu gün bu üslupla çalışmalar yapmak pek pahalıya mal olacağı gibi kullanış itibariyle de oldukça güçtür. Derin süsler arasında biriken tozları devamlı olarak temizlemek ağacın çeşitli yönlerden işlenmesi ile mukavemetini oldukça azalmış olacağından çok dikkatli kullanmayı gerektirir.

* -Düz Satıhlı Derin Oyma : Bu grup ahşaplarda ahşap yüzeyi aynı seviyede düz bir satıh teşkil eder. Motifler satıhtan derin oyma ile belirtilmiştir. Aynı eserde bazı motiflerin bu teknikte, bazılarının da daha sonra tanıtılan “yuvarlak satıhlı derin oyma” ile işlendiğinin örnekleri boldur. Ankara Alaaddin minberi ön cephesi kapı köşelikleri, (1197-98) , Malatya Ulu Camisi minberi (13. Asır), Kayseri Ulu Camisi minber kapısı rozetleri (1205), Amasya Burmalı Minare Camisinin minber kitabesi (13. Asır), Ankara Hacı Bayram Veli Türbesi kapısı (15.Asır), Akşehir Kileci mescidi pencere kapakları (14-15. Asır) İlisra Ulu Camisi iç kapısı (14.Asır), Ankara Ahi Şerafettin Sandukası (1350) bu tekniğe ait örnekler sunmaktadır.

*-Yuvarlak Satıhlı Derin Oyma: Bilhassa kitabelerde, yazılarda, arabesk dekorda, çok zengin bir görünüş kazandıran ve en yaygın grup olan bu ahşap işçiliğinde reliefler engebeli yuvarlak bir satıh meydana getirmek üzere işlenmiştir. Bazı örneklerde kabartmalar çok yüksektir ve ajur işçiliği etkisini verir. İslam sanatında ilk bol örneklerini 11. asır Fatimi ahşap işçiliğinde gördüğümüz Anadolu’da her devir ve bölgede, çeşitli tip malzemede kullanılan yuvarlak satıhlı derin oyma tekniği için şu örnekleri sayabiliriz. Siirt Ulu camisinin minberi yazıları (13. Asır başı), Ankara Kızılbey Camisi kapısında (13.Asır), Kızılbey Camisi tahtı (3.Keyhüsrev 1264-83 Ankara Etnografya Müzesinde), Ankara Aslanhane camisi minberi kapı yanları (1289), Divriği Ulu Camisi Minberi yazıları (1228-29), Kaykavus rahlesi (İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi), Birgi Ulu Camisinin pencere kanatlarından bazıları.

*- Çift Katlı Rölyef Tekniği: Bilhassa kitabelerde, yazılarda kullanılan ve çok zengin bir görünüşü olan bu teknikte daha önce bahsi geçen iki relief tekniği bir arada kullanılmıştır. Genellikle altta kalan, arabeskler veya spiraller meydana getiren dekor düz satıhlı derin oyma ile, üstteki yazı dekoru ise yuvarlak satıhlı derin oyma ile işlenmiştir. Ankara Alaattin Camisi minberi kitabesi buna göre güzel bir örnek teşkil eder.

*- Eğri Kesim Tekniği (Mail Kesim Tekniği): Avrasya menşeli olan ve Orta Asya İskit ahşap, metal, kemik işçiliğinde gelişen bu teknik Samarra’daki Türk askerleri kanalıyla 9.asır Abbasi ahşap ve alçı işçiliğinde, 11. asır Gazne ahşap işçiliğine girerek İslam sanatına intikal etmiştir. İran Selçuklularının alçı, Anadolu Selçukluların da figürlü taş işçiliğinde çok görülen bu teknik, Anadolu ahşap işçiliğinde daha ziyade erken örneklerde stilize yarım palmet motifleriyle dikkatleri çeker. Bu teknikte reliefli satıhlar derine birbirini kesen satıhlara iner. Ermenek Sare Hatun (12.Asır) minberlerinde yan aynalıklardaki geometrik kafesin iç dolguları Aksaray Ulu Camisi minberinde pabuçluk kısmının etrafındaki bordürde ucu volütlü yarım palmetlerin teknikte işlendiği dikkatleri çeker.

Abbasi halifelerinden 9. asırda kurduğu Samarra şehri stuk tezyinatının büyük bir kısmında görülen ve Orta Asya hayvan üslubunun tekniği olduğu için Samarra’da önemli bir unsur teşkil eden rağbet bulmuştur. Prof..R. Ettinghausen, ilgi çekici ve etraflı bir teknik yazısında, mail kesimin Irak, Suriye, İran, Mısır, Filistin, Afganistan, Anadolu ve Kuzey Afrika’da 10-14, asra kadar uzanan çeşitli örneklerini göstermiştir. Bu üslubun geçirdiği safha ve değişimleri de izah etmiştir. Prof. Ettinghausen Anadolu’dan örnek olarak, bugün Ankara Etnografya müzesinde bulunan Malatya Ulu Camii Mimberini vermektedir.

Malatya Ulu Camii Mimberine birkaç Anadolu mimberini daha katmak mümkündür. Samarra mail kesim üslubunu en saf bir şekilde aksettiren ve sathi işleniş, motifler arasında meydana gelen tamamlayıcı şekillerle bu üsluba en yakın örnek ise, şimdilik taş üzerinde tek örnek olarak bilinen Konya Surunun şöhretli (melek) figürlerinin başındaki taçtır. Bu desende zemin diye bir şey kalmamıştır. Zemin tamamlayıcı şekiller halinde desene katılmıştır.

“Hakiki” Samarra üslubunun Anadolu’daki bu tek temsilcisinin yanında diğer eserler, Samarra üslubunun değişmiş bir merhalde göterirler. Mail bir kesim ile derin kesim adeta ayrı bir ağaç oyma üslubunu ile birleşiyorlar. Kayseri Lala Paşa Camii mimberinden bir bordürle orta eksen üzerindeki palmetler ve onları çerçeveleyen ne uzayıp giden rumilerden meydana gelen örnekte konturlar derin olmakla beraber zemin görülmemektedir. Buna karşılık rumi ve palmetlerin üst satıhları tamamen yivlenip dilimlenerek her biri kendi başına plastik değer kazanan bir gövdecilik olarak Harput (Elazığ) daki Sareh Hatun Camii Mimberinin yan satıhları, Malatya Ulu Camii mimberi gibi geniş şeritlerle çeşitli poligono sahacıklara ayrılmıştır. Malatya mimberinde dörtgen olan satıhlara karşılık Sareh Hatun mimberinde sahacıklar beşgen ve altıgendir. Malatya mimberinde dört saha birleşip kendilerini çeviren geniş şeritler etrafında bir büyük poligon meydana getirirken Sareh Hatun Mimberinde altı tane beşgen, ortadaki daha büyük bir altıgen etrafında birleşerek gruplar teşkil ederler.
Bütün bu eserler 12. asra Anadolu Selçuklu sanatına aittir. Anadolu’da bu devirde Samarra mail kesim üslubunu kendine has bir tarzda geliştiren ve oldukça kapalı bir bütün teşkil eden bir ağaç oymacılığı üslubu olduğu tahmin edilebiliyor. Misallerin çoğaltılarak bu üslubun bütün özellikleri ile ortaya çıkıp tanınması çok arzu edilen bir çalışma olacaktır. Bu tür oymacılık daha ziyade heykel traşçılığa girmektedir.(Üç boyutlu oyma;heykel, kaşık, müzik aleti gibi yontular).En güç ağaç oyma tekniğidir. Tabii şekil oyması yapabilmek için yeteri kadar anatomi ve biyoloji bilgisine sahip olmak şarttır. Çünkü bu oyma, bir heykel oymacılığı demektir. İşlenecek konu tabiattaki şekline uygun karakter ve canlılıktadır. Üç ölçüsü de mevcuttur.



3. Tabii Şekil Oymacılığı:

Kadim Devletlerinden Asurlular ve Mısırlılardan yirminci asra kadar uzun asırlar içinde sanatkarlar devlet büyüklerinin saraylarını mobilyalarını şahlarına uyacak şekilde süsleyebilmek kaygısı içinde bu tekniği imkan nispetinde kullanmışlardır. Örneğin eski mısır sandalyesinde çeşitli hayvan ve insan başlı ayaklar, mobilya tacı olarak kral ve kraliçenin heykelleri, çeşitli harp sahneleri bu devirde gördüğünüz gibi bundan sonraki devirlerde de mobilya ve mimaride sütun başlıkları insan şeklindeki sütunlar (Karyetit) dini ve çeşitli mitolojik sahneler çok işlenmiş olduğundan bugün bile zengin sanatseverlerin evinde ve müzelerdeki tarihi mobilyalarda görmekteyiz.

4. Makine Oymacılığı: El oymacılığının uzun zaman alması ve maliyetinin yüksek olmasından dolayı bu sahada da makineleşmeye gidilmiştir.
a. Kopya (Pantograf) makinesinde yapılan oyma:

İstenilen oyma şekli kalıp yardımıyla Pantograf makinesi ile yüzeye işlenmektedir. Kısa zamanda daha çok oyma işi gerçekleşmektedir. Son zamanlarda gelişmiş bilgisayarlı Pantograf makinelerini görmekteyiz.

b. Baskı (Pres) oymacılık :

Oyma şekilleri makinenin oyulacak yerleri presleyip ezmesiyle meydana gelmektedir. Şekiller yüksekte oyulacak kısım derinde kalır. Pres oyma metoduyla aplik şeklinde çiçek yaprak vb. şekillerde üretilmektedir. Bu motifler istenilen yüzeylere çivi veya tutkalla monte edilebilir.

5. Plastik Oymalar: Özel döküm polyesteriyle yapılan oymalardır. Ayrı bir ustalık isteyen iştir. Piyasada bu sahada çalışan sanayi kolları bulunmaktadır. Başlı başına bir sektördür. Plastik oymaların yapılışı aşağıdaki gibidir:

Önce ağaç üzerine şekil oyulur, oyulan bu şekil kalıp olarak kullanılır, şeklin düzgün çıkması için oyulan kalıp verniklenir. Vernik kuruduktan sonra üzerine kalıp ayırıcı sürülür. Daha sonra hazırlanmış döküm polyesteri karışımı kalıp üzerine dökülür. Belli bir süre sonra kalıptan ayrılır. Kalıptan ayrılan polyesterden elde edilen şekil bizim esas kalıbımızdır. Ayırma sırasında bozulan yerler varsa tamir edilerek kalıp kullanılmaya hazır hale getirilir. Esas kalıbın üzerine kalıp ayırıcı sürülür belli bir süre sonra üzerine hazırlanmış olan döküm polyesteri dökülür. Polyester cam elyafı ile takviye edilebilir. Bu şekilde daha dayanıklı ve sağlam olur. Polyesterin donmasından belli bir süre sonra sökülür. Böylece istenilen şekil elde edilmiş olur.





Ahşap Oyma Sanatında Kullanılan İşleme Teknikleri

Kakma: Kakmacılık Oyulabilecek nitelikteki herhangi bir malzeme üzerine, istenilen şekillerde oyarak açılan yuvalara, diğer bir maddeden oyulan şeklin aynısından kesilmiş parçaların kakarak yerleştirilmesi işi. Tahtanın bazı kısımlarını oyarak bu oyulan kısımlara daha kıymetli başka bir madenden veya maddeden oyulan şekle göre kesilmiş parçaların gömülmesi suretiyle kakma işi gerçekleşir.Üzerinde kakma olan eserler, vazifelerine göre mimari yapılarda yer alırlar. Bir camide kapı kanatları, pencere kanatları, minber, kürsü, rahle gibi ahşap kısımlarda tahta üzerine sedef, fildişi, bağa kakma olarak görüldüğü gibi; yine minber, mihrap, kürsü ve duvarlarda mermer veya taş üzerine aynı maddenin diğer renkleri veya başka maddeler kakılarak yapılmış işler de görmek mümkündür.Eskiden tabaka, çubuk, baston gibi bazı eşyalar hep kakma ile süslenirdi. Kakma çeşitlerine göre bunlara, altın, gümüş, sedef veya fildişi kakmalı denilirdi. Bıçak, kılıç, kama, kalkan ve tüfek gibi silahların da üzerine altın kakma ile süsler yapılırdı.

Boyama
Kündekâriz
Kabartma-oyma,
Kafes: (Afur Tekniği): Bilhassa minberlerin korkuluk, bazen de taç kısımlarında görülen bu teknik, ahşap kirişlerin geometrik üçgenler, yıldızlar vb. meydana getirecek şekilde bir araya çakılması ile elde edilir. Bu ahşap işçiliği de iki grupta toplamak mümkündür.

*Sade Kafes Tekniği: Bu örnekler daha yaygındır. Çatma kafesin arasına süsleyici başka bir parça katılmaz. Ankara kızılbey, Aslanhane, Ahielvan, Beyşehir Eşrafoğlu, Birgi Ulu Camisi, Mimber korkuluklarında, Ürgüp Taşkınpaşa Mimberi Aynalığında, Kayseri Lala Paşa Camisi Yan aynalıklarında bu tekniğe ait çeşitli örnekler görmekteyiz
*Arası Dolgulu Kafes Tekniği: Bu grup kafes işçiliğinde ahşap kirişlerin arasına içi arabesk dolgulu çokgenler, yıldızlar girer. Böylece kafesler daha zengin bir görünüm kazanır. Ankara Alaattin, Divriği Ulu, Kayseri Huand Hatun, Çorum Ulu Camisi Korkuluğunda çokgenlerin içiçe girmesi ile daha zengin bir kompozisyon mevcuttur.

Kaplama


YakmaOymacılıkta Süsleme Şekilleri ve Çizimleri:



Oyma yapılacak Formun Hazırlanması:

Şekil kağıt üzerine ince ayrıntılarına kadar çizilir, çizim ince uçlu kalem ile yapılmalıdır. Oymacılıkta ön hazırlık işlemleri;

a: çizilen resmin üzerine gölgeler vererek yapılacak oymanın derinlikleri belirtilmelidir. Gölgenin koyuluğu derinliği belirler.

b. Gerektiğinde bazı kısımların detayı çizilmelidir.

c. Şekil örneği alçı ve benzeri malzemeler üzerine önceden yapılmalıdır.

d. Oymayı yapacak amatör kişi oyma kalemlerini, kullanma yerlerini ve oyma yöntemlerini iyi bilmelidir.

Oyma İşlerinde Markalama:

Markalama metre, gönye, pergel, kalem, çizecek vb. aletlerin yardımı ile yapılır. Oyma yapılacak şekil ahşap üzerine çizilmeden bu aletlerin yardımıyla kağıt yada karton üzerine çizilir. Kağıt yada karton üzerindeki resim karbon kağıdı ile malzeme üzerine aktarılır. Seri işlerin markalanmasında karton kullanılır. Gerekli markalama yerleri belirlenir, gereksiz yerler boşaltılır böylece bir şablon oluşturulur. Şablonu çıkarılan form işlenecek malzeme üzerine tespit edilir. İnce uçlu bir kalemle veya çizecekle markalama yapılır.

Oymacılıkta Bezeme ve Bezeme Şekilleri:

Herhangi bir şeyi süslemek için onun yüzeyine yapılan düz veya kabartma boyalı veya boyasız şekillerin bir araya gelmesinden oluşan terkibe Bezeme denir. Bu terkibin parçalarına da Bezeme Motifi denir. Bezeme şekilleri şunlardı

a. Aynı şeklin yan yana tekrarı

b. Motiflerin birer ara ile tekrarı

c. Aynı şeklin simetrik olarak tekrarı

d. Motiflerin Büyütülmesi veya Küçültülmesi

e. Motiflerin birbirine girift olarak karışması

KULLLANILAN MALZEMELER,

bıçaklar










Bıçak ile köşe yuvarlatma













V şeklinde kanal açmaya yarayan bir alet




















AHŞAP YAKMA SANATI

Münir Erbörü; 1942 yılında Konya'da doğdu.İlkokulu bitirdikten sonra ticaret hayatına atıldı ve baba mesleği olan ayakkabıcılığa başladı. 1968 yılında ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşti ve burada perakende ayakkabı dükkanı açtı. İki yıl perakende ayakkabıcılık yaptıktan sonra Gedikpaşa'da ayakkabı toptancılığı yaparak ticaret hayatına devam etti. 1994 yılında emekliye ayrıldıktan sonra, hobi olarak ahşap yakma sanatına başladı.İki yıldır da Sultanahmet Küçükayasofya'daki atölyesinde çalışmalarına devam etmektedir. Bu sanatın Türkiye'de çok tanınmış olmamasından dolayı ,gelecek nesillere aktarmak ve bu sanatı yaşatmak için birçok öğrenci yetiştirmektedir.

Tanımı:
Pyrogravure (yakma resim) tekniği, ahşap veya diğer elverişli malzeme yüzeylerinin kızgın metal kalemlerle yakılarak çeşitli motiflerle bezenmesi işleminde kullanılan bir dekoratif sanat tekniği olarak tanınmıştır. Ancak zaman içinde resim sanatında da kullanılmaya başlanmasıyla birlikte; klasik siyah-beyaz resim tekniği tarzında, “sepya-beyaz” resim tekniği olarak gelişmiş ve plastik sanatlar alanında yerini almaya hazır, çağdaş bir resim tekniği haline gelmiştir.

Dekoratif (bezeme) amaçlı kullanımı :
Pyrogravure tekniği dekoratif amaçlı olarak antik çağlardan itibaren özellikle ahşap ve deri eşyaların bezeme işlemlerinde kullanılmıştır.Günümüzde bu tekniği dekoratif amaçlarla kullanan muhtelif ülkelere mensup sanatçıların çalışmaları aşağıdaki adreste, dünyaca ünlü pyrogravure sanatlar yazarı ve uzmanı Bn. Kathleen Menéndez (A.B.D.) tarafından kurulmuş olan, dünyanın en çok tanınan ve en saygın Pyrogravure Sanatlar E-Müzesinde (E-Museum of Pyrographic Art) izlenebilir.

Resim sanatında kullanımı:
Pyrogravure tekniği geçtiğimiz birkaç yüzyıl içinde, özellikle 19.yüzyıldan itibaren resim sanatında da kullanılmaya başlanmış ve sanatsal açıdan büyük değer taşıyan önemli çalışmalara imza atılmıştır. 19. Yüzyıl pyrogravure ressamlarından Ball Hughes (İng), J. William Fosdick (A.B.D) ve Charles H.F. Turner (A.B.D.) gibi sanatçıların yaptıkları pyrogravure tablolar bugün dünyanın belli başlı müzelerinde ve özel koleksiyonlarında özenle saklanmaktadır. Bn. Kathleen Menéndez ve dünyaca ünlü pyrogravure konservatörü, bu alanda ilk ve tek doktora sahibi Bn. Susan M. Millis ’in (İng.) müştereken yaptıkları araştırmalar sayesinde, geçen yüzyıllarda yapılmış olan pyrogravure eserler yeni yeni gün ışığına çıkarılmaya başlanmıştır. Kanaatimizce; çok sayıdaki bu tür antika eser, bugün dünyanın muhtelif müzelerinin arşivlerinde ve gizli kalmış özel koleksiyonlarında keşfedilmeyi beklemektedirler.

Pyrogravure resim tekniği son yıllarda birçok ülkede yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye’de hemen hemen hiç bilinmeyen bu tekniğin dünyada giderek artan bir şekilde gördüğü ilgi, gelecekte popüler bir resim tekniği olacağına ilişkin görüşlerimizi kuvvetlendirmektedir.

Pyrogravure ressamlarının bir kısmı bu tekniği kendi saf ve orjinal haliyle; sadece ahşap yanığı renk tonları ile uygularken, bir kısmı da muhtelif boyalarla renklendirme yaparak karışık teknik tarzında uygulamaktadır.
Pyrogravure Resim Tekniğinin

Plastik Sanatlar Alanındaki Yeri ve Sanat Dünyasındaki Geleceği :
Bazı sanat çevrelerinde pyrogravure resim tekniğinin bir plastik sanat (Güzel Sanatlar) dalı olarak kabul edilmesinde tereddütlerle karşılaşıldığı ve bu tekniğin bir el sanatı tekniği olarak yorumlandığı görülmektedir. Bunun başlıca nedeni, bu resim tekniğinde bez tuval yerine ahşap tuval, boya ve resim fırçası yerine de kızgın metal kalem kullanılmasıdır. Ayrıca, pyrogravure tekniğinin bezeme işlerinde kullanılan bir el sanatı tekniği olarak doğmuş olması ve asırlar boyunca da bu şekilde tanınması, buna mukabil bu tekniğin resim sanatındaki uygulamalarında bugün ulaşılan noktanın yeterince bilinmemesi de diğer önemli nedenlerdir.

Herşeyin bir şükrü vardır, kalbin şükrüde Allah'ı zikretmektir (Hadis-i Şerif)

Sanat tarihi kayıtlarında açıkça görülmektedir ki, son birkaç yüzyılda meydana gelen teknolojik gelişmeler sanat dünyasına da yansımış ve bu yansıma da insanoğlunun sanata bakış açısında ve sanat dallarını sınıflandırmasında değişikliklere yol açmıştır. Nitekim geçmişte plastik sanat olarak kabul edilmeyen ve el sanatı / zenaat olarak tanımlanan seramik, cam işleri, özgün baskı ve fotoğrafçılık gibi sanat sanat dalları, 20. yüzyılın sonlarından itibaren birer plastik sanat dalı olarak kabul edilmiş ve plastik sanatlarla ilgili eğitim veren fakültelerin öğretim programlarına dahil edilmiştir.

Ya Olduğun Gibi Görün 
Ya Göründüğün Gibi Ol 
Mevlana Celaleddini Rumi 

Zaman içindeki bu değişimler de dikkate alındığında, bir resim tekniğinde kullanılan malzeme cinsinin, o tekniğin bir plastik sanat dalı olarak kabul edilmemesi konusunda, her resim tekniği için geçerli bir neden teşkil etmemesi gerektiği düşünülmektedir. Nitekim bugün bez tuval ve yağlıboya gibi temel malzemeler dışında, çok farklı malzemelerle yapılmış bazı resim çalışmalarının da plastik sanatlar kapsamında değerlendirildiği görülebilmektedir. Pyrogravure resim tekniği bugün resim sanatında da başarıyla uygulanabilen bir tekniktir ve bu teknik, kullanılan malzeme açısından değil, ahşap tuval üzerine resmedilmiş olan çalışmanın sanatsal değeri açısından eleştirilmelidir. Bazı sanat eleştirmenleri ve eksperleri, bu tekniği daha önce hiç görmedikleri için bir mukayese yapma imkanları olmadığını, dolayısıyla bu teknikle yapılmış eserlerin eleştirilmesinin uzmanlık alanları dışında kalan bir konu olduğunu ifade etmektedirler. Oysa ki; gerek karışık teknikle, gerekse sadece ahşap yanığı renk tonlarıyla yapılmış olan pyrogravure tabloların, mevcut klasik eleştiri kriterlerine göre değerlendirilebileceği düşünülmektedir. Şöyle ki; muhtelif boyalarla renklendirilerek karışık teknik tarzında uygulanmış olan bir pyrogravure tablonun, yine karışık teknikle yapılmış olan herhangi bir yağlıboya tablo eleştirisinde kullanılan kriterlere göre değerlendirilmesi (boya renkleri ile ahşap yanığı renklerin uyumlu kullanımı dikkate alınarak) mümkün görülmektedir. Çeşitli boyalarla renklendirme yapılmadan, sadece ahşap yanığı / sepya rengi tonlarıyla yapılmış olan bir pyrogravure tablo ise, esasen plastik sanatların temel bir dalı olan siyah-beyaz (karakalem) resim tekniğinin değişik bir uygulamasıdır. Şu farkla ki; bu teknikte resim kağıdı yerine ahşap tuval, karakalem yerine de kızgın metal kalem kullanılmakta, uygulama sonucunda da siyah-beyaz arası renk tonları yerine, sepya-beyaz arası renk tonları elde edilmektedir. Ressamımızın bu tekniği sepya-beyaz resim tekniği olarak tanımlamasının nedeni de budur. Dolayısıyla, bu teknikle yapılmış olan bir pyrogravure tablonun eleştirisinin de, herhangi bir siyah-beyaz resim çalışmasının eleştirilmesinde esas alınan kriterler kullanılarak yapılabileceği düşünülmektedir.

Sanat eleştirmenleri ve eksperlerinin haklı oldukları konu, daha önce hiç pyrogravure tablo görmedikleri için bir mukayese yapma imkanları olmadığı, dolayısıyla pyrogravure tekniğinin bir tablo üzerinde emsallerine oranla ne derecede başarı ile uygulandığı hakkında bir fikir beyan edemeyecekleri konusudur. Bu sorunun çözümü de, pyrogravure resim alanında isim yapmış olan tüm pyrogravure ressamlarının yaptıkları eserleri daha sık sergilemeleri ve bu ender tekniğin tanıtımı için daha çok çaba harcamalarıyla zaman içinde mümkün olabilecektir. Tabii ki bu konuda resim sanatı ile ilgili uzmanlardan ve eleştirmenlerden beklenen husus, pyrogravure resim tekniğine daha olumlu bir bakış açısı ile yaklaşmaları, bu tekniği desteklemeleri ve teşvik etmeleridir.










0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen soru sormadan önce soracağınız konu ile ilgili olan yayınları okuyunuz...