.

Öne Çıkan Yayın

Boya Fırçaları Çeşitleri ve Kullanımları

Bu konumuzda  fırça çeşitleri ve kullanımlarına yönelik küçük örnekler verdik.  Fırçaların kullanım şekillerini görmek için video...

Çarşamba, Ocak 09, 2013

Osmanlı Mezar Taşları

Osmanlı Mezar Taşları


Edirne'de Taş ile Yazıyı Buluşturan Medeniyet;

Osmanlı Mezar Taşları


“Üstü deli dolu, altı ölü dolu” demişler dünya için. Her hali estetik ve muntazam olan Osmanlı medeniyeti, ölüsüyle de delisiyle de sanatından taviz vermemiş. Hazret-i Yunus’un deyişiyle, mevtânın başucuna dikilen ‘hece taşları’, hem estetik hem de sosyolojik olarak büyük önem arz ediyor. Yerin altıyla üstü arasında
adeta bir perde olan mezar taşları, bazen güldürüyor bazen hüzünlendiriyor. Fakat ne yazık ki günümüzde çok az insanı düşündürüyor!



Yunus der ki gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler




Rivayet odur ki Yahya Kemal Beyatlı’ya yakın bir dostu, “Üstadım İstanbul’un nüfusu ne kadardır?” diye sorar. Yahya  Kemal oldukça yüksek bir sayı söyledikten sonra  sualin sahibi, “Üstadım şu anki nüfusunu sordum, yanlış anladınız herhalde.” deyince Yahya Kemal o ünlü cevabını verir: “Biz ölülerimizle birlikte yaşarız.” Bu ünlü hadiseden de anlaşılacağı gibi İslam medeniyetinde, Yunan ve Roma medeniyetlerinde
görülen nekopolis ve akropolis1 inançları kesinlikle yoktur. Hatta dikkat edilirse kabristanların ve türbelerin şehrin merkezinde, Latinlerin deyimiyle “in vivo”, yani hayatın tam içinde olduğu görülür. İşte bu yazı, bir zamanlar Edirnelilerin hayatının tam içinde yer alan tarihi mezarlıkları oluşturan mezar taşları hakkında bilgi vermek, bir nebze de olsa bir zamanlar Edirne’de yaşamış bu şehre ve Devlet-i Ali Osman’a hizmet etmiş kişilerin mezar taşlarını anlatmak için kaleme alınmıştır. Mezar taşlarına ömrünü vakfeden Fazıl İsmail Ayanoğlu mezar taşlarının önemini şu cümlelerle dile getirir: “Ortada mevcud yüksek san’at abidelerimiz olmasaydı bile, mezarlıklarımızda bulunan nihayetsiz eserler, bu milleti medeniyet göklerine çıkarmaya kafi gelirdi.”  Ayanoğlu hocaya hak vermemek elde değildir fakat  günümüz mezarlıkları bu büyük amaç için uygun durumda mıdır? Bu sorunun üzerine uzun uzun düşünmek gerekmektedir. Yazımızın konusunu teşkil eden Edirne mezar taşları için bu soruya verilecek konunun ilgililerini oldukça üzecektir.



Gönlü de Kırıldı Mezar Taşlarının!
19. yy. sonlarında Rusların işgaline uğrayan Edirne bu dönemde çok önemli mezarlıklarını kaybetmiştir. Tatarhaniler, Dar’üs Eyade ve Hacılar Ezanı gibi büyük ölçekli ve tarihi açıdan son derece önemli bir konuma
sahip olan bu mezarlıkların yok olması ile başlayan süreç bu dönemden sonra da devam etmiştir. Özellikle Cumhuriyet devrinde başlayan modernizasyon faaliyetleri sonucu yeni açılan veya genişletilen yollar âdeta bir mezarlık katliamına dönüşmüştür. 1942 senesinde, Kirişhane Caddesi ve Tunca Nehri arasında inşa edilen
Vilayet Aygır Deposu’nda, Yüksek Kaldırım Kabristanı’ndan getirilen mezar taşlarının kullanılması ise oldukça üzücü ve düşündürücü bir olaydır. Bu olaydan sekiz sene sonra tamamen yok edilen Yüksek Kaldırım Kabristanı’na ait bazı mezar taşları Edirne Arkeloji ve Etnografya Müzesi’nin bahçesinde sergilenmektedir.
Yine aynı dönemde Süleymaniye Camii, Defterdar Mustafa Paşa Camii, Zincirlikuyu Mescidi, Mezzit Bey Camii, Ayşe Kadın Camii Hazireleri çeşitli sebeplerden dolayı tamamıyla ortadan kaldırılmıştır. Edirne-İstanbul yolu açılırken bir kısmı yok edilen Nazır Çeşme Mezarlığı’nın geriye kalan bir bölümü  otopark yaptırılarak yok edilmiştir. Geriye kalan diğer kısım ise Hikmet Turhan Dağlıoğlu’nun büyük çabaları sonucunda yok olmaktan kurtulmuş ve koskoca mezarlıktan günümüze sadece 32 adet mezar taşı
kalmıştır.2 Bu mezat taşları bugün Hacılar Ezanı olarak anılan farklı bir yere nakl edilmiştir.

Günümüzde Hacılar Ezanı olarak anılan bu mezarlık tarihi açıdan oldukça önemli mezar taşlarını barındırmaktadır. Özellikle Mimar Sinan’ın torunu Fatma Hatun’un ‘Baldaken’3 türbe içerisindeki lahdi, Şeyh’ül İslam Ali ve Abdürrahim Efendilerin mezar taşlarının yanı sıra günümüzde oldukça az rastlanan üç adet yeniçeri mezar taşı son derece önemlidir. Buçuktepe Mezarlığı ise yeni mezarların yapımı sırasında
neredeyse yok edilmiş ve günümüze sadece on dört adet Osmanlı dönemi mezar taşı kalmıştır.



Yok edilen bu mezarlıklarda bulunan mezar taşlarının önemini daha iyi anlayabilmek için şu anektot
oldukça önemlidir. Doğu Anadolu’da Ermeni devleti kurma girişimlerinin bulunduğu o sancılı dönemde
Erzurum’a gelen Amerikan General Harbord’a Erzurum Belediye Reisi pencereden mezarlıkları işaret
ederek, “İşte Türk mezarlığı, işte Ermeni mezarlığı, bu Ermeniler ölülerini yemedi ya!” der.



Ne Cevherler Var Yerin Altında 1980’li yılların sonlarına kadar birçok mezar taşının sağlam bir şekilde bulunduğu Selimiye Camii Haziresi’nden günümüze sadece beş adet mezar taşı kalmıştır. Bu mezar taşlarından en önemlisi Akka Muhafızı Cezzar Ahmed Paşa’nın torunu Dilaver Bey ve Sultan II.Ahmed’in oğlu Küçük Selim’e aittir. Ressam ve tabip Cevad Seyyid Bey’in mezar taşı ise tarihi değerinden ziyade mezar taşının üzerine işlenmiş fırça ve palet simgeleri ile oldukça ilgi çekicidir.
Sahn-ı Seman Medreseleri kuruluncaya kadar Osmanlı ilim hayatının merkezlerinden birisi olan Dar’ül
Hadis Camii Haziresi4 ise deyim yerindeyse “Hanedan Mezarlığı”dır. Zaman içerisinde uğradığı tahribatlar sonucu büyük bir bölümü yok olan bu hazirede; II. Murad’ın mahdum-u mükerremleri Çelebi Hüseyin ve Çelebi Orhan, II.Murad’ın kerimesi Hafsa Sultan, II. Mustafa’nın kerimeleri; Rukiye ve Hadice, II. Mustafa’nın mahdum-u mükerremi Ahmed, III. Ahmed’in mahdum-u mükerremleri Mehmed ve Selim,
III. Ahmed’in kerimesi Zeynep ve II. Mustafa’nın kerimesi Ümmü Külsüm medfundur. Hanedana ait mezar taşlarının istisnasız hepsinin serpuşları kırılmıştır. Lahidlerinin üzerine işlenmiş olan kitabeler dönemin hat üslubu ve zevki hakkında bilgi verir. Osmanlı hanedanı dışında eski Edirne valisi Karaman Bey’in mezar taşı oldukça önemlidir. Saray-ı Atik bahçesinde medfun bulunan II. Beyazid’in kerimesi Hadice Sultan’ın mezar taşının yerinde bugün yeller esmektedir.
Üsküdarlı Şeyh Mahmud Efendi’nin Edirne’ye gönderdiği halifelerinden Şeyh Hasan Efendi’nin mezar taşı
kaynaklarda Mezzit Bey Camii Haziresi’nde gözükse dahi uzun süren araştırmalarımıza rağmen
bulunamamıştır. Evliya Kasım Paşa’nın mezar taşı ise kendi adını taşıyan caminin haziresinden alınıp
daha önce sözü edilen Hacılar Ezanı’na koyulmuştur. Aynı hazirede bulunan Haseki Sancaktarı İskender
 Çavuş’a ait mezar taşı ise Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nin bahçesinde sergilenmektedir. Bu
mezar taşının bir başka  örneği ise Gazi Mihal Camii Haziresi’nde oldukça harap bir şekilde bulunmaktadır.
Aynı cami haziresinde bulunan on adet yeniçeri mezar taşının yanı sıra Bektaşi tarikatına  mahsus Fehmi tâc-ı şerifli bir adet mezar taşı oldukça önemlidir. Bütün bunların yanında Gazi Mihal ve aile efradına ait olan erken
döneme ait mezar taşları sadece Edirne için değil Osmanlı tarihi açısından da son derece büyük önem taşır.

Mezar Taşlarının Cenaze Namazı Kılınmaz!
Dulkadiroğulları beylerinden Süleyman  Bey’in kerimesi ve Fatih Sultan Mehmed’in zevce-i muhteremleri
Sitti Şah Sultan kendi adını taşıyan caminin haziresinde medfundur. Birkaç sene önceye kadar mezar taşı Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde muhafaza edilirken caminin 2006 senesinde tamamlanan restorasyonu sonunda gerçek mekânına tevdi edilen mezar taşı aynı tarihte yapılan mermer bir lahdin üzerine oturtulmuştur. Şahidesi erken dönem Osmanlı mezar taşı üslubunu yansıtır. Sağır niş içinde istif hat ile yazılmış kitabesi oldukça sade bir bordür ile sınırlandırılmıştır. Mezar taşı rumi bezemeli5 bir tepelik ile nihayetlenir.
Kitabesi yüksek kabartmalı ve istiftir. Bu hazirede bulunması gereken birçok mezar taşının beden  uvarlarında kullanılmış olması, 2006 senesinde son bulan restorasyon çalışmaları sonucunda dahi bu taşların kurtarılmaması, üzerine uzun uzun düşünülmesi gereken bir konudur. II. Murad ve Çelebi Mehmed
döneminin önemli devlet adamlarından olan Şah Melek Paşa’nın kendi ismini taşıyan caminin haziresinde,
baldaken türbe içerisindeki lahdi ne yazık ki okunmayacak kadar tahrip olmuştur. Bu hazirede bir zamanlar
mevcut bulunan bir adet yeniçeri mezar taşı günümüzde Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde sergilenmektedir. Caminin kıble duvarının hemen karşısında gelişi güzel olarak istiflenen mezar taşlarının arasında destarlı sikkesinden Mevlevi şeyhi olduğu anlaşılan Ömer Efendi’nin mezar taşı başta olmak üzere birçok önemli mezar taşı bulunmakta ve ne yazık ki bütün bu mezar taşları kendi kaderlerine terk edilmektedir.
II. Viyana Muhasarası’ndan yenilgiyle ayrılan Osmanlı ordusunun başında bulunan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, dönemin padişahı IV. Mehmed tarafından idam ettirildikten sonra, seri bugün Sarıca Paşa Haziresi’nin ihata ettiği alana  defnedilmiştir. Aynı hazirede Kara Mustafa Paşa tarafından Viyana Kuşatması sırasında
idam ettirilen Budin Valisi Melek İbrahim Paşa’nın da ser’i bulunmaktadır. Her ikisinin de şahideleri silindir gövdeli olarak başlar, çokgen olarak nihayetlenir, mezar taşlarında serpuş bulunmaz. Ayrıca  aynı hazirede bulunan Saray-ı Atik Kapıcı Başısı Mehmed Ağa’nın ve efradının mezar taşları tarihi değere sahiptir.
El-Hâc Muhammed Nuri Bey Hüve’l-bâkî / Fî 23 Muharrem sene 93 / Edirne eşrâfından ve meclis-i idâre a‘zâsından / Sa‘adetlü El-hâc Mustafa Bey Efendi / Hazretlerinin nûr-dîde-i ittihâc ve yegâne / Mahdûm-ı âlîleri olub henüz yirmi altı / Yaşlarında bâkir-i fıtrat tenhâ umûr-ı sitte / Bağ-ı irfân ve ru’yet iken ber-muktezâ-yı / Takdîr mümteni‘ü’l-tağyîr-i Rabbânî bağteten / Eşkıyâ eline esir düşerek ve vukû‘ / Bulan vak’ada leysude mecrûhen irtihâlen / Dâr-ı karâr eyleye cümleyi dağdân-ı te’essüf / Ekşirîn-i te’ellüf eden Şehîd Sa‘îd / El-hâc Muhammed Nuri Bey’in merkadidir /  Mevlâ iki cihanda azîz eylesin.



Edirne’de bulunan tarihi mezar taşlarının en yoğun olarak bulunduğu iki hazireden birisi olan Muradiye Camii Haziresi özellikle Mevlevi sikkeli birçok mezar taşını barındırması hasebiyle büyük önem taşır. Abdurrahman Hibri’nin Enisü’l-Müsamir'in adlı eserinde belirttiğine göre, II. Murad’ın Hz. Muhammed’i caminin yapıldığı arazide görmesi üzerine inşa ettirilen ve bir de Mevlevihanesi bulunan Muradiye Camii Haziresi’ndeki mezar taşları, Edirne Mevlevilik tarihi açısından son derece önemli tarihi kaynaklardır. Aynı hazire de bulunan
Sultan VI. Mehmed dönemi Şeyh’ül-İslamı Musa Kazım Efendi’nin mezar taşı her ne kadar mezar taşı sanatı açısından önemli olmasa dahi tarihi açıdan oldukça önemlidir. Ne yazık ki Edirne ve Osmanlı tarihi araştırmaları için oldukça önemli olan bu hazire bulunduğu muhitin ahalisi tarafından her gün tahrip edilmekte, mezar taşları kırılmakta, çalınmakta, hatta çocuklar tarafından futbol maçlarında kale kurmak için kullanılmaktadır. Beylerbeyi’nde Yaşayan Beyler! Edirne tarihi mezar taşlarının yoğun olarak bulunduğu Beylerbeyi Mezarlığı ise binin üzerinde mezar taşına sahiptir. Burada bulunan mezar taşları sayesinde Edirne şehrinin demografik yapısı başta olmak üzere farklı konularda çok önemli bilgilere ulaşılabilmektedir. Özellikle Kürdistan Beylerbeyi Diyarbakırlı Muhammed Süleyman Bey’in ve zevce-i muhteremlerinin mezar taşı oldukça önemlidir. Bunun dışında çok sayıda erken dönem mezar taşlarının bulunduğu bu kabristanda
da tıpkı diğer tarihi Edirne kabristanlarında olduğu gibi mezar taşı tahribatı son sürat devam etmektedir. Özellikle iki tanesi dışında oldukça harap vaziyette olan erken dönem mezar taşlarının bir an önce korumaya alınması gerekmektedir. Pirizmatik gövdeli ve oldukça iyi durumda olan ve ikisinin de üzerinde Şehid Said ibaresi bulunan tarihsiz mezar taşları gerekirse müzeye kaldırılarak muhafaza edilmelidir. Edirne tasavvuf tarihi açısından oldukça önemli olan Halveti tarikatının bir kolu olan Şabani tarikatına has tâc-ı şerifli Şeyh Süleyman Efendi’nin mezar taşı da Beylerbeyi kabristanında yer alan önemli mezar taşlarındandır.
Saraçhane Kabristanı ise son derece harap vaziyettedir. Saha çalışmaları sırasında toprak altında kalmış iki adet yeniçeri mezar taşını tespit ettiğimiz kabristanda bulunan bir Nakşibendi tarikatı şeyhine ait olan mezar taşı oldukça önemlidir. Ne yazık ki serpuşu kırılmış ve bütün araştırmalarımıza rağmen bulunamamıştır. Kitabesinden anlaşıldığı üzere Nakşibendi-Halidi şeyhi olan Şeyh Süleyman Efendi’nin mezar
taşının yanı sıra aynı kabristanda bulunan Rufai tarikatına mahsus tâc-ı şerifli mezar taşının ise kime ait olduğu ne yazık ki tespit edilememiştir. Saraçhane Kabristanı etrafında mevcut bulunan tarlalarda birçok mezar taşı parçası tespit edilmiştir. Bu kabristanın yakınlarında medfun bulunan Maksud Baba’nın mezar taşı ise kayıptır. Etrafında oldukça harap vaziyette bulunan mezar taşları arasında tespit edebildiğimiz Bektaşi tarikatına mahsus Fehmi tâc-ı şerifli mezar taşının kime ait olduğu ne yazık ki tespit edilememiştir. Saraçhane Kabristanı
ve Maksud Baba Türbesi etrafında bulunan mezar taşları arasında erken döneme ait olduğu anlaşılan bir çok mezar taşı bulunmaktadır.
Giden Gitti, Kalana Hürmet Edile Üç Şerefeli Camii Haziresi ise Edirne tarihi açısından son derece
önemli mezar taşlarını bulundurmasına rağmen ne yazık ki harap vaziyettedir. Bu hazirede bulunan Üsküdari Ahmed Ağa ve Mehmed Emin’e ait olan lahit mezar taşı oldukça önemlidir. Bunların yanında Atıf Paşa’ya ait yüksek bir lahit üzerine oturtulmuş yelken motifli mezar taşı ve Edirne’de emsali bulunmayan Mehmed Efendi’nin lahit mezar taşı özenle korunması gereken mezar taşlarındandır.


Bu kabristanların dışında Edirne Arkeoloji ve Etnografya  Müzesi’nde bulunan Kadiri tarikatına mahsus “Kadiri Gül” motifli mezar taşı ve müzenin hemen önünde yer alan Osmanlı Mezar Taşları Açık Hava Müzesi’nde bulunan yeniçeri mezar taşları oldukça önemlidir. Enisü’l Müsamirin nam ile meşhur eserin müellifi Abdurahman Hibri’nin Edirne Yıldırım Mezarlığı’nda bulunan silindir gövdeli mezar taşı, Edirne
tarihi açısından muhakkak korunmaya alınması gereken çok önemli bir eserdir. 2009 senesinde Edirne Arkeloji ve Etnografya Müzesi tarafından binin üzerinde mezar taşının getirildiği Bademlik Kabristanı’nın hali ise içler acısıdır. Bir kısmının gelişi güzel bir şekilde dikildiği mezar taşlarının geri kalanı adeta bir mezar taşı kabristanını andıracak şekilde bir alana yığılmış ve oldukça önemli olan bu mezar taşları yok olmaya
mahkum edilmiştir. Bütün bunların yanı sıra Edirne Türk-İslam Eserleri Müzesi, Selçuk Camii, Yahya Bey Camii, Gülşeniler Tekkesi Haziresi, Tütünsüz Ahmed Paşa Türbe Haziresi ve Yıldırım Kabristanı,
Edirne’de bulunan tarihi mezar taşlarını barındıran önemli kabristanlardandır.


Mehmet KÖKREK

Kaynak İsmek sanat dergisi sayı 14

DİPNOTLAR 1.Antik Yunanca'da νεκρός"ölü" ve πόλις"şehir" anlamındaki kelimelerden
meydana gelen Nekropol νεκρός πόλις ile yine aynı dile mensup ακρός"akros"
ve πόλις"polis" kelimelerinin birleşiminden ortaya çıkan ακρόπολις"yukarı kent" kelimeleri
ölülerin ve dirilerin yaşam alanlarını belirten bir terim olarak günümüzde dahi
kullanılmaktadır. 2. Farsça "baş" ve "örtü" anlamındaki kelimelerinin birleştirilmesi
ile ortaya çıkan "Serpuş" kelimesi, erkek mezar taşlarının nihayetlendiği
bölümde bulunan başlıklar için kullanılan bir terimdir. 15.y.y.'dan sonra ki tarihlerde
Osmanlı mezar taşlarında sıkça kullanır hale gelen serpuşlar, mezar taşı sahibinin
sosyal statüsü, mesleği gibi konularda önemli bilgiler verir. Son yıllarda yapılan çalışmalar
sonucu bir çok mezar taşında, orada medfun bulunan kişinin mesleği, tarikatı ile
ilişkisi bulunmayan serpuşların kullanıldığı ispatlanmıştır. 3. Hacılar Ezan'ında medfun
diğer önemli kişiler; Hafız Hattat Kirişhaneli Hacı Ali, Edirneli meşhur araştırmacı Dr.Rıfat
Osman Tosyavizade, Bostancıbaşı Aşık Halebi Ağa, Kınalızade Ali ibn Emrullah Efendi,
Yeniçeri Ağası Yegen Mahmud Paşa, Dahiliye Nazırı Pertev Paşa, Mimar Sinan'ın torunu
Fatıma Hanım, Yeniçeri Mehmed, Kazasker İslam Efendi, Yeniçeri Ağası Edirneli
Mehmed Ağa, Yahya Efendi, Evliya Kasım Paşa, Yeniçeri Emin ibn-i Hasan 4. Kabri vurgulamak
için kabrin üzerine inşaa edilen dört tarafı açık kubbeli yapıların mimari terminolojideki
karşılığıdır. 5. Stilize edilmiş bitkisel motiflerin oluşturduğu kompozisyon tarzı.
Dilimli, dendanlı, işlemeli, hurde, kanatlı gibi farklı çeşitleri bulunmaktadır.










0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen soru sormadan önce soracağınız konu ile ilgili olan yayınları okuyunuz...