.

Öne Çıkan Yayın

Boya Fırçaları Çeşitleri ve Kullanımları

Bu konumuzda  fırça çeşitleri ve kullanımlarına yönelik küçük örnekler verdik.  Fırçaların kullanım şekillerini görmek için video...

Cuma, Ekim 26, 2012

Gemi Modelciliği - Maket Gemicilik

Gemi Modelciliği - Maket Gemicilik

el yapımı maket gemi örnekleri
El Yapımı Model Gemi Örneği
Uzun bir zamandan beri ilgilenmeye bir türlü fırsat bulamadığım Gemi modelciliği konusuna nihayet bitirmiş bulunmaktayım. Belkide konuyu ilk önce kafamda toparlamak uzun sürdü,
çünkü hiçte kısa bir konu değil. öyle bir kaç sayfa yazıyla anlatılacak bir konu hiç değil. Eğer bu yazıyı okumaya devam etmek istiyor ve Gemi modelciliğine ilk adımı atmak niyetindeyseniz baştan peşin peşin söyliyeyim. Baya bir uzun yazı olacak ve konuyu burada tek sayfa altında anlatacağım.
Sıklıkla Gemi modelciliği ile ciddi olarak uğraşan, bu işe gönül vermiş büyük modelci üstadlarımızın medelcilik hakındaki makaleleri, dersleri, sohbetleri, kendi yaşam öykülerinden kıssalar ile resimlerle görsel katarak sohbet tarzında bir yazı dizisi oluşturacağım. Umuyorum ki sıkılmadan can kulağı ile okur ve modelcilik konusunda uzman düzeyinde bilgi sahibi olursunuz. Anlatacaklarım sıfırdan bir acemi modelcinin aşamasından başlayıp daha ilerki konularda professional çalışma tekniklerinide içerecek. Bu yüzden yazıları dikkatli okumanızı öneririm.



İçindekiler:
Ücretsiz Model Gemi Planları
Kaynaklar
Gemi Modelleri
Sivil Gemi Model Örnekleri
Askeri Gemi Model Örnekleri
Ustaların anıları
Modelciliğin Bebek Adımları
Stres ve Hobiler
Kendimize ve Ailemize zaman ayırmak
Denize Tutulmak
MEHMET ÖZKASIM'ın Boğaziçi anıları 1941-1942
TÜRKİYE DENİZİCİLİK LİNKLERİ - LINKS TO TURKISH MARITIME RESOURCES

****************************Modelciliğe Giriş*******************************


GEMİ MODELİ YAPIMINDA KULLANILACAK ALET, ARAÇ, GEREÇ ve MALZEMELER
Gemi modeli yapmak için elbette bazı araç ve gereçlere ihtiyaç vardır. Bunlar çok ve değişik biçimde olmalarından dolayı burada modelci için en gerekli olanları verilmiştir. Güzel bir gemi modelinin ortaya çıkması için alet işler el öğünür sözünü unutmayınız! Önce çalışma masası ve gerekli avadanlıkları bizzat kendiniz yapabileceğiniz gibi temin de edebilirsiniz.
1- Maket bıçağı: kesme ve oyma için muhtelif tip ve biçimlerde olmalıdır. Excel gibi markalar tavsiye edilir.
2- Küçük el testeresi: Küçük çaplı kesim işleri için kullanılır.
3-Kıl testeresi: Postaları kesmek ve boşluklarını oymak için ithal muhtelif çaplarda ağızlar. Testere ucu olarak da Pebeko veya Eberle marka No.1 (Hassas), No.2 (2-3 mm), No.3 (10 mm kadar) önerilir. Kullanma bilgisi
4- Kıl testeresi kesme tahtası: Bütün kıl testeresi takımlarında vardır yada kendiniz yapabilirsiniz.
5- Avuç rende: Rendeleme işinde kullanılır.

6- Küçük çekiçler: 50 gramdan başlayan muhtelif ağırlıklarda.
7- Küçük ağaç tokmak
8- Kollu matkap
9- Küçük matkap: Motorlu veya motorsuz.
10- Eğeler: Muhtelif ebat ve dişlerde (balık sırtı, yassı vs.) şekillerde bulunur. Metal tesviyesinde kullanılır.
11- Tırnak makası: İnce telleri hassas kesmek için kullanılır. Özellikle puntellerde.
12- Masa mengenesi: Masaya oturması için altı lastik ve vakumlu, kendi kendini tutan.
13- Küçük mengene: Masa kenarına tutturmak için.
14- Küçük el matkabı: Bu matkap bütün kıl testere takımlarında vardır.
15- Pense-yan keski-karga burun-kerpeten

16- Pirinç ve Bakır folyolar: Bodoslama demiri, menteşe ve birçok aksesuarın yapımında kullanılır.17- Biz: Muhtelif büyüklüklerde.18- Muhtelif ağızlarda düz ve oluklu ıskarpelalar19- Küçük işkenceler20- Tornavidalar21- Mini ağaç törpüsü22- kompas: Ölçü işleri için (iyi bir marka olmasına dikkat ediniz.)

23- Zımparalar: 80-120-160-180-220-240-400-500 kum zımpara. Üzerlerine yukarıda yazılı ölçülerdeki zımparalar, yapışmış veya hazır takozlar.
SU ZIMPARALARI
P 500 A - Çok ince (00) diyebiliriz.
P 400 A - Biraz daha kalınca (0) diyebiliriz.
P 240 A - (0) dan biraz daha kalın.
P 220 A - P 240 dan kalın.
P 180 C- P 220 den kalın
P 150 C - P 180 den kalın
P 120 D - En kalın
Su zımparalarından yapacağınız eğe ve takozlar için zımparaları ihtiyacınıza uygun şekil ve büyüklükteki ağaç parçalarına yapıştırıp kullanabilirsiniz.
24- 25 ve 100 watt havya. Pastalı lehim; oksitlenmeyi önlemek için de asitsiz lehim çubuğu, purine marka pasta, havya ucunu temizlemek için bir miktar nişadır.25- Pirinç ve bakır çiviler26- Tel çiviler, cam çivisi27- Toplu iğne (ortadan kesilmiş)28- Metal cetvel 29- Gönye30- Pergel

31- Matkap uçları: Muhtelif ölçülerde.
0.5 - 0.6 - 0.7 - 0.8 - 0.9 - 1 - 1.5 - 2 mm ve üstü çaplarda...

32 - Saatçi mandreni: Matkap ucunu tutturmak için kullanılır.
Modelci, el mandrenlerini kullanabileceği her çap için kendisi yapabilir. Elinizdeki en küçük matkap ucundan en büyük matkap ucu çapına göre gürgen (kayın) gibi sert ağaçlardan çubuklar hazırlarsınız. Bunların boyları da matkap ucu uzunluklarına göre 20 — 60 mm. arası olabilir. Her çubuğu yapıştıracağınız matkap ucu ile deleceksiniz. Delinecek delik derinliği 5 — 15 mm. arası olmalıdır. Delikler dik ve boşluksuz olmalıdır.

33- Boya: Muhtelif renklerde maket boyaları. Sentetik, selülozik, akrilik...34- Sentetik yarı mat vernik, parlak vernik.35- İpler: Tam mumlu keten, yarı mumlu keten, mumsuz keten, merserize...(İplerin naylon olmamasına özellikle dikkat edilir. Merserize iplerin tüylenmesini engellemek için üzerine balmumu sürülür.)36- Muhtelif çaplarda bakır, pirinç, çelik ve alüminyum teller.37- 2,3,4,5,6,8 mm. Kalınlığında kontrplaklar.38- Muhtelif ebatlarda Çam Ceviz Gürgen Ihlamur Maun ağaç çıta ve levhalar: Modelimizde devamlı kullanacağınız ve elimizin altında devamlı bulunması lazım olan ağaçlar da, çeşitli ebatlarda olacaktır. Boyları 20 cm den bir metreye kadar olabilir.Ağaçlar piyasada şu şekilde satışa sunulur:1- Tahta; l—l,5—2—-2,5 cm kalınlığında 10—15—20—25—30 cm genişliğinde muhtelif boylarda.2- Lata; 5 cm kalınlığında 10 cm genişliğinde muhtelif boylarda.3- Kadron; 4x4—5x5—6x6—8x8—10x10 cm genişlik ve kalınlığında muhtelif boylarda.4- Kalas; 5 cm kalınlığında 15—20—25—30 cm genişliğinde ve muhtelif boylarda.Bu ebatların altında kalanlara da çıta denilir.39- Macun: Su bazlı ağaç macunu, tekne imalinde en çok kullanılan boya macunu, bilhassa sentetik macun. Ahşap kısımlardaki hata büyük ise önce ağaç tozu ile plastik tutkal karışımına biraz da su katılarak hamur haline getirildikten sonra hatalı kısma doldurulur. İstenmeyen bir yöne akması önlenerek kuruması sağlanır. Kuruduktan sonra tesviye edilir. Bu işlem hata giderilene kadar tekrarlanır.

Ders 1:


Bu bölümde yer alacak konular daha ziyade dinamik (hareketli) tekne modelleri ve çoğu amatör modelci arkadaşlarımın karşılaştığı bilgi eksikleri olacak. Daha geniş veya spesifik konularda sorusu olan arkadaşlarımıza da cevap vermeye çalışacağım. Sorularınızı siteye iletmeniz diğer modelci arkadaşların da faydalanmasını sağlayacaktır.
Tekne modelciliği keyif ve gönül işidir. Bence dinamik modelcilik ise en keyiflisi. Modeli yapmak ayrı keyif, hafta sonu arkadaşlarla birlikte yüzdürmek ayrı keyif. Dahası var mı? Var tabii. İleri bölümlerde hepsini göreceğiz.
Yeni bir dinamik tekne yapmak istiyorsunuz. Önce şu sorulara cevap verin:
1- Bunu uzun zamandan beri istiyor musunuz?
2- Modelciliğe ayıracak zamanınız var mı?
3- Sabrınız var mı?
4- Yeteneğiniz var mı?
5- Otomobiliniz var mı?
6- Yakın çevrede göl, gölet, deniz var mı?
7- Bu işe ayıracak yeterli paranız var mı?
Yukarıdaki sorularda evet ekseriyette ise iş yarı yarıya tamamdır. Zira geçici anlık hevese kapılıp bende bir tekne kiti alayım yapayım demekle vaktinizi ve nakitinizi çöpe atmayın. Bu iş hem sabır ister hem emek. Yeteneğiniz de yoksa, yani evdeki musluğun contasını değiştiremiyorsanız da bu işten vazgeçin. Yakında modeli yüzdürecek bir yer veya otomobiliniz yoksa da bayağı problemleriniz olacak. (Motosikleti olan bir modelci arkadaşım 90 cm. uzunluğundaki modelini taşıma esnasında bayağı zorluk çekiyor.
Öte yandan çevrenizde model derneği veya kulübü olması çok büyük kazançtır. Bunlar gözünüzü korkutmaktan ziyade işin doğrusunu göstermektir. (Bu kadar senenin deneyimi ne de olsa)
Gelelim modellere: Temel olarak gemi modellerini iki grupta toplayabiliriz; Statik (hareketsiz) ve dinamik (hareketli) modeller. Statik modellerde bu işi derinlemesine çok iyi bilen ağabeylerimiz varken bana laf anlatmak düşmez. Benim ukalalığım radyo kontrollü dinamik modellerdir.
Başlayalım mı?


Dinamik modeller de temelde iki grupta toplayabiliriz. Kumandalı ve kumandasız. Kumandasız modeller (serbest) ya dümenlerindeki bir sistem sayesinde (yelkenlilerde vane rudder), veya elektrik/yakıt motorlu teknelerin hedeflenen bir yöne götürecek yapı sayesinde hareket eden, sabit dümenli modellerdir. Böyle tekne modellerinin İngiltere'de1920'li yıllarda yüzdürülürken çekilmiş fotoğrafları mevcuttur.

Kumandalı modeller ise radyo kontrol sistemi ile (RC) yönlendirilebilen, gerektiğinde ekstra fonksiyonları da (ışık, düdük sesi, vinç vb.) uzaktan kumanda ile sağlanabilen modellerdir. Bunları da iki ana başlıkta şöyle ayırabiliriz: Yelkenliler ve motor gücü ile hareket edenler. Motor gücü elektrik motoru, patlar motor, buhar makinesi olabilir. Bunları ileride daha detaylı bahsedeceğimden kısaca özetleyelim:
Elektrik motorlu modeller genel olarak temiz, basit, pratik, bakımı az modellerdir. Ancak elektronik hız kontrol ünitesi, piller, şarjör ve motor tahmininizin üzerinde bir bütçe ile karşınıza çıkabilir. Modelin boyuna ve tipine göre amatörler için avantajları daha fazladır.
Patlar motorlu modeller yapması ve yüzdürmesi daha çok beceri ve bilgi isteyen modellerdir. Bakım gerektirir. Sürat tekneleri ve büyük boy ( 80 cm ve üstü) tekneler patlar motora daha uygundur. Yedek parça gereksinimi ve yakıt temini önemlidir. Alkol karışımı veya benzinle çalışan tipleri vardır.
Buhar makineli modeller genellikle tecrübeli modelcilerin tercihidir. Mali boyutu da, keyfi de çoktur. Daha ziyade scale (aslının birebir küçültülmüş) modeller bu sınıfın tipik örnekleridir.
Yelkenli modeller
el yapımı maket gemi örnekleri
temiz, yavaş, bakımı az olan modellerdir. Bir kere modeli aldıktan sonra masraf gerektirmez. Heyecandan ziyade sessizliği tercih eden modelcilerin ürünüdürler. Yarış sınıfı yelkenlilerin hızı da kayda değerdir aslında. Bunlardan başka dizel motorlu, lastik motorlu, kurmalı, jet türbinli gibi spesifik modeller de vardır.
Şimdi artık istediğiniz model ana hatlarıyla ortaya çıkmıştır sanırım. Ama devam edelim: Peki bu modeli nasıl temin edebiliriz? Ya plandan veya kit olarak alıp yapmak. Eğer plan okumayı bilmiyorsanız veya planı temin edecek kaynak yoksa kit almaktan başka çareniz yoktur. Planı temin etseniz bile malzemeyi, aksesuarları bulmanız veya yaptırmanız zor olabilir. Gerçi üç büyük ilde bunları kısmen temin edebileceğiniz model mağazalarımız neyse ki var. Benim önerim, hele yeni başlayan modelciler için, kit alarak modeli yapmak. Hem planı, hem malzemesini ve aksesuarlarını bir arada bulmak size zaman kazandırır. Hemen hemen de aynı paraya çıkar. Üstelik bir kısmı fabrika tarafından monte edilmiş seçenekleriniz bile olur. Ben hala bir kit alıp, modelin aslının bilgilerini edinip modifiye etmekten çok keyif alırım. Zira kitlerde genellikle aksesuar olarak aslına yakın materyaller olur, aynısı değil. (Aynı vinç ırgatı, lombozlar, radar başka benzer kitlerde de yer alır.) Dolayısıyla işin gerçek model olabilmesi için aslının fotoğraflarını ve diğer detaylarını bulup o şekilde yapılması gerekir. Ancak modelciliğin henüz başında olanlar bunu daha düşünmeyebilirler. (Senelerini bu işe vermiş ustaların hakkını daha alamazsınız) Öte yandan sitemiz aracılığıyla tekne planlarına da ulaşmanız mümkündür. Bu yönde başlangıç modellerine ait planlar ve malzeme için ilgili arkadaşlarımız sizi yönlendirebilirler.
İster kit olsun, ister plandan olsun, mutlaka yapımı da, yüzdürmesi de kolay olan basit tekneler ile başlayın. Beğendiğiniz zor bir modeli yapmaya çalışıp, beceremeyip atmak en azından modelcilik dünyası için bir kayıptır. Sizin zaman ve para kaybınız ayrı. "Basit model " ise modelcinin yeteneklerine göre değişir. Bunun için en az bir model yapmış olmanız bir fikir verebilir size.
Bütün bu verileri çeşitli nedenlerle göz ardı edip tahta parçasını oyarak benzer bir şey yaparım diyorsanız, ona da model denmez. Şimdi radyo kontrollü teknelere kısaca göz atalım.
Yelkenli modeller : Genel olarak scale veya spor/yarış tipidir. Yarış tiplerinin farkı hızlı gitmek için tasarlanmış muz tipi gövde ve fonksiyon haricinde hiçbir aksesuarı olmamasıdır. Gövde şekilleri asılları gibi gün geçtikçe teknolojiye bağlı olarak gelişmekte ve değişmektedir. İstanbul'da ve Kdz. Ereğli'de uluslararası yarışlara katılan arkadaşlarımın bulunduğu model yelken klüpleri vardır. Bu yarışları izlemenin keyfi de başka oluyor itiraf etmeliyim. Bence yelkenli ne kadar büyük olursa o kadar güzel yüzer, kumanda dinler, hızlı yüzer. Dolayısıyla en verimli yelkenli model boyu1 metre ve üstüdür. Direk boyunun da 120 cm. den başladığını düşünürsek taşıma probleminden bahsetmeme gerek var mı ? Yelkenli modeller klasik yelkenli yatlar, yük gemileri, balıkçı tekneleri scale (aslının aynısı) modeller de olabilir ve yüzerken hayli gerçekçi ve keyif vericidir. En basit iki kanallı bir radyo kontrol cihazı ile yelkenli teknelerin yön (dümen) ve gidişi (hız) kontrol edilebilir. Bu tür modelleri ya kit ten veya mutlaka modele ait plandan yapmanızda fayda vardır. Gerçek yelkenlinin ağırlık dağılımı ve yelken alanı gibi faktörler modelinki ile çok farklıdır.
Motorlu modeller :
el yapımı maket gemi örnekleri sürat teknesi
Güç olarak elektrik motoru tekne modelciliğinde pek çok alanda kendine yer bulur. Yolcu ve yük gemileri, balıkçı tekneleri, motoryatlar, römorkörler, savaş gemileri, denizaltılar vb. gibi scale modeller çoğunlukla elektrik motoru ile tahrik edilirler. Temiz ve az bakımlı olması modelin ömrünü de uzatacaktır. Yarış sınıfı teknelerin de elektrik motoru ile tahriki çok iyi neticeler vermekte ise de, çok pahalıya çıkması ve seyir zamanının az olması negatif yönleridir. Piyasada bulunabilen 550 tip alelade ve ucuz elektrik motorları 50 - 60 cm boyunda tekneler için daha uygundur. İki kanallı radyo kumanda için yeterlidir. Aynı zamanda elektrik motoru scale teknelerde radar, vinç, ırgat, burun manevra motoru, açılıp kapanan kapı ve kapaklar, su fıskiyesi gibi tali öğelerde kullanılır ve seyri çok keyiflidir. Scale modellerde süratten ziyade tork (çevirme gücü) daha önemli olduğundan elektrik motoru ya bu tip bir motor olmalı veya redüksiyonlu (dişli takımı) olmalıdır. 2 ve daha çok kanallı radyolar ile kullanılabilirler. Bu tip modellerin başta alınan demirbaşları saymazsak sarf malzemesi yoktur. Elektrik motorunun bir önemli avantajı da teknenin geriye gidebilmesidir.
Patlar motorlar
el yapımı maket gemi örnekleri buharlı gemi ise genellikle yarış/spor tekne modellerinde kullanılır. Çeşitli hacim ve güçlerde pek çok motor marka ve ürününü piyasada bulmak artık kolay. Bu motorlar genellikle iki zamanlı 1,5 - 2,5 - 3,5 - 7,5 - 10 cc. hacimde ve 0,5 ile 4,0 bhp arasında ve alkol karışımı ile çalışan motorlardır. 20 cc. ve üstü iki zamanlı motorlar benzinle çalışır ve boyu 110 cm. ve üstü yarış modellerine uygundur. Patlar motorlu modellerin elektrikliye göre avantajı özellikle orta boy (75 - 90 cm) yarış teknelerinde Güç/ağırlık oranı daha yüksek çıkması, yani, aynı boy teknenin patlarlı motorlu olanının daha hafif olması dolayısıyla daha hızlı gitme yeteneğine sahip olmasıdır. Bu tip tekneler iki kanallı radyolar ile kumanda edilebilirler.
Madalyonun öteki yüzü ise patlarlı teknelerin sürekli yakıt, buji gibi sarf malzemesine ihtiyaç duymasıdır. Seyir sonrası bakımı ise zaman, emek ister. Temizlenmesi nispeten zordur. Karbüratör ayarı vb. bilgilere gereksinim duyacağınızdan bu tip modele sahip olmak isteyenlerin uygun motoru mutlaka model malzemesi satılan mağazalardan alması ve motorla beraber verilen kitapçıklardan gerekli bilgiyi temin etmesi mümkündür. Söz konusu motorlar su soğutmalı olmalıdır. Spor modellerde debriyajlı motorlar da kullanılabilir. Ne var ki hiçbir patlarlı motora sahip tekne, ayrı bir pervane düzeneği yoksa, geriye gidemeyeceğinden yakıt bittiği zaman da suyun ortasında kalan tekneyi alabilmeyi göze almalısınız.
Buhar makineleri
el yapımı maket gemi örnekleri
tamamen scale tekne modellerinde kullanılır desem yanlış olmaz. Zira bu tip makinenin verimine, görüntüsüne, scale modeller yakışır. Diğer tüm motorlara göre daha pahalıdır. Kullanım sırasında sarf malzemesi olarak bütan/propan gazı ve suya ihtiyaç duyarlar. 2 veya 3 kanallı radyolar ile çalışırlar. Seyir keyfi özellikle modelci ağabeylerimizi ve beni mest eder.
Şimdiye kadar anlatmaya çalıştığım modelcilikte tecrübesi olmayan ancak biraz modelcilik bilgisi ve terminolojisine sahip olan modelcilere yönelikti. Bundan sonraki paragraflarda konuları biraz daha detaylı anlatmaya çalışacağım. Burada daha ziyade hidrodinamik faktörler ve özellikle dikkat edilecek hususlar söz konusu olacaktır. Modelcilerin radyo kontrol sistemleri ve model yapımı konusunda temel bilgilere sahip olduğu varsayılmıştır. Daha da özelliği olan konularda ise site aracılığıyla sorularınıza cevap yöntemiyle yardımcı olabileceğimi yukarıda yazmıştım. 

Ders 2:

Radyo kontrollü tekne modellerine genel olarak bir göz atmış, genel bir fikir vermiştik. Şimdi bunun bir adım daha ötesine ilerleyelim.
Yıllardan beri RC model tekneciliğe yeni soyunan arkadaşlarımla yaptığım görüşmeler, beraberce keyifli tekne yüzdürme seansları sırasında ve kendi başıma tekne deneyleri yaptığım sürelerde aşağıda yer alan konular en sık karşılaştıklarımdı;
1) Genel eğilim sürat, yarış, spor model tekneleri idi. Scale modeller daha keyif verici olsa da sabır ve beceri istediğinden çoğu modelcinin cesaret edemediği şeylerdi. Öte yandan sürat modellerinin adrenalin salgılattığı da göz önüne alınınca tercih bu yöne kaymıştı. Bence en önemli faktör heyecan aramak olsa gerek. Ancak sürat teknelerinde hidrodinamik bilgisinin gerektiğini, özendikleri modellerin suya konup biraz gaz verince saçmalamaya başlayınca farkettiler. (bir zamanlar ben de...)
2) Önceleri modellerin sürati kimilerini tatmin ederken, sonraları "bu model daha hızlı gidemez mi" oldu. Bunun cevabını vermek aslında kolaydı ama bana yıllara ve paraya mal oldu. Bu güne kadar modelciliğe harcadığım para ile mütevazı bir daire alabilirdim. (hanım duymasın) Bana bu konuda ışık tutacak ağabeylerim o dönemde olmadığı için yurtdışından kitap getirerek, konuları inceleyip tatbik ederek, deneme yanılma yoluyla öğrendim. Dolayısıyla daha hızlının çaresi doğru model, doğru bilgi ve ne yazık ki para.
3) Scale teknelerde de boyama teknikleri, su izolasyonu, hareket edebilen fonksiyonlar (ışık, düdük, vinç vb.)
4) Daha kısıtlı bütçesi olan modelciler için plan ve malzeme temini
el yapımı maket gemi örnekleri
Bu yüzden konuya SÜRAT TEKNELERİ ile başlayacağım. Daha ileride diğerleri de yer alacaktır.
Sürat tekneleri estetik görünümden ziyade fonksiyon (hız) için yapılmış dizaynlara sahiptirler. Ancak günümüzde bu iki kriteri bir arada bulunduran kimi kitler de vardır. Benim önerim plan ve malzeme temininde zorlukla karşılaşıyorsanız kit almanız. Pek çok yabancı kit üreticisinin muhtelif sürat teknesi kitleri mevcut olup, firmaca hedeflenen hız limitleri içinde, malzemesi, donanımı, yeri ve şekli kitapçığında belirtilmiştir. Sürat teknesi modeline en kısa yoldan sahip olmanın bir yöntemi budur. (diğeri başkasının modelini satın almaktır !)


Motor, pil, radyo kontrol sisteminin alıcısı (receiver), dümen servosu, mekanik hız kontrol cihazı ve servosunun yeri belirtilmiş. Tek yapılacak şey kitapçığa ve planına uygun olarak elemanları monte etmek. Bu kiti denemelerim sonucu aldığım izlenim vasatın epey üstünde hız ve stabiliteye sahip oluşudur.
Olumsuz tarafı ise, hız modelciyi tatmin edememesi halinde motoru ve buna bağlı olarak da mekanik hız kontrol ünitesini, pervaneyi değiştirmektir. Burada devreye hangi motor ve kontrol ünitesi sorusu girer. Motor yeri büyüklüğü daha büyük çaplı motorlara izin verememektedir. Keza pil yeri de daha büyük voltajlı pillere izin vermemektedir. İşte çoğu kitin sorunu da budur. Çözümünü ise daha sonraki bölümlerde anlatacağım.
Ancak şunu da gözardı etmemek gerekir. Tekne kitleri olabildiğince az maliyetle üretilme amacını taşıdığından kimi sistem ve malzeme zorlamaya gelmez, bir yerde bozulup kırılıverir. Benim edindiğim bir kural var: Hiçbir kit mükemmel değildir. Mükemmele yakın giden yolun sırrı ise işin hidrodinamiği ve doğru seçim ve uygulamalardır.
Daha detaylı göz atacak olursak:
Teknenin hızlı gidebilmesi için teknenin tipi, ıslak yüzeyi, ağırlığı, o ağırlığı kaldırabilecek motor gücü ve bu gücü aktarabilecek organlar başlıca faktörlerdir. Tekne tipleri evvelce de belirttiğim gibi mono (tek) gövdeler, katamaranlar (çift gövdeler), ve hydrolar dır.

Solda Graupner firmasının katamaran örneği Systems (boy 74 cm), sağda ise mono örneği Arrow (boy 80 cm) yer almakta. Her iki teknenin karakteristik yapıları farklıdır. Ancak doğru sistemler ile çok başarılı neticelere imza atabilmek mümkün. (her iki tekneden çeşitli motorlar ile onlarca örnek yapmışızdır) Hydrolara değinmek şimdilik istemiyorum zira çok ayrı ve özel dinamiklere sahip olduğundan yapımı da kullanılması da çok zordur. (hele şu tipleri haklayın, iş ona kalsın) Mono gövdeler dalgalı sularda da hemen hemen aynı performansı verirler. Alttan çıkan pervaneli tiplerinin dönüş yetenekleri müthiştir. Son sürat giderken bile ani dümen komutlarına hemen ve kesin tepki verirler. Kullanımları kolaydır. Özellikle Avrupa ülkelerinde dönemeçli parkurlarda yarışları çok rağbettedir. Yukarıdaki gibi kıçtan ve yukarıdan çıkan pervane sistemleri (surface prop.system) çok daha süratlidir. Seyir esnasında pervanenin yarısı suya girdiği için motor çok daha yüksek devirlere çıkabilir. Bu tür sistemin dezavantajı ise manevra yeteneğinin kısıtlı oluşudur. Ani dönüşlerde tekne spin atar, kafayı daldırır veya savrulabilir. Düz parkurlar için idealdir. Yarışları ABD de revaçtadır. Katamaran gövdeler ise mono gövdenin ikiye bölünmüş, arası boş bırakılmış tipidir. Alttan çıkan pervaneli tipi olmaz. (böyle bazı oyuncak irisi kitler vardır, uzak durun) Esnek şaftla ve yüzey pervanesi ile iyi performansa sahip olurlar. Dönüş yeteneği çok iyidir. Dezavantajı yüksek hızlarda altına hava aldığı için havalanma eğilimindedirler. Nispeten durgun sularda kullanmanızı tavsiye ederim.
Gelelim ıslak yüzeye. Sürat teknelerinde teknenin üstünden ziyade altı çok önemlidir. Teknenin üstünün aerodinamik olması yeterlidir. Teknenin gidişine etken başlıca faktörler; motorun itiş gücü, suyun ve havanın direncidir. Tekne hızlandıkça bu dirençler artacağından giderek artan stabilite bozukluklarına yol açar. En solda katamarana, sağda monoya ait ıslak yüzeyler koyu renk ile gösterilmiştir. Görüldüğü gibi katamaranın direnç yüzeyi daha azdır. Bu alanların daha da az olması stabilite bozukluklarına, fazlası dirençin fazlalaşması nedeniyle hız kaybına neden olmaktadır. Dolayısile hassas noktayı bulmak gerekir. Bununla da bitmedi: Teknenin gidiş esnasında baş / kıç düzlemi de çok önemlidir. Bunun için 3 -5 derece burun yüksekliği idealin başlangıcıdır.
Yine önemli bir faktör de gövdenin altının açısıdır. Açı ne kadar büyük olursa gidiş o kadar düzgün olur, ne kadar küçük olursa o kadar planning (su üstüne çıkıp kayması) etkisi çoğalır, tekne hızlanır ama stabilite sorunları başlar.

Deadrise angle: gövde altı açısı Spray rail : gövde boyunca yer alan, teknenin planning e kalkmasını sağlayan, düz gitmesine yardım eden şeritler
Chine rail: gövde boyunca yer alan şerit. Aynı işe yarar. Söz konusu açının fazla olması dalgalı sularda (deniz) daha iyi netice verir.
Gelelim ağırlık faktörüne: Temel kural tekne ne kadar hafif olursa o kadar hızlı olur. Kaba hesapla bir teknenin hızını % 10 artırmak için ağırlığı % 10 azaltmak yeterli olur. Oysa aynı hız oranını sağlamak için motor gücünü % 20 civarında artırmak gerekir. Hafif tekneler daha agresif olmakla birlikte çok oynak olur. Hele küçük boyda olursa. Ağır tekneler ise dalgalı sularda daha iyi seyir ederler. Öte yandan teknenin ağırlığından daha önemli olan ağırlık merkezinin doğru yerde olmasıdır. Teknenin ağırlık merkezi CG, suyun kaldırma merkezinden CL geride ise tekne kafa vurmaya başlar. İleride ise kafayı suya daldırır. Kaba hesap CG gövdenin arkasından 1/3 kadar öne olmalıdır.
Özellikle ağırlık merkezi hız için çok önemlidir, özenle üzerinde durmanızı öneririm. Bütün bunların yanısıra gövdenin ıslak yüzeyleri düzgün, pürüzsüz ve keskin hatlı olmalıdır. Gövde altında kıça doğru oluşan hafif eğimli çukurluklar teknenin kafasını basmaya sebep olur. Özellikle plandan yapanların dikkat etmelerini öneririm. Bu konuyu şöyle özetleyeyim: Birbirinin aynı gövdeye, aynı donanıma, aynı güce ve aynı aktarma organlarına sahip olan iki teknenin bile gidişi ve hızı birbirinden farklıdır. Sebebi yapım hatalarıdır.
Şimdi geldik motor gücüne. En önemli faktörlerden biri olması yanında, en büyük problemlerden de biridir. Doğru motor seçimi pek çok modelcinin saçının ağarmasına, cebinin boşalmasına sebep olur. (bu yüzden yıllar içinde çeyiz sandığımda 140 adetten fazla değişik tipte elektrik motoru oluştu. Dedim ya çok para harcadım diye)
Kabaca şöyle düşünün. Bir gövdeyi götürebilecek pervane çapı, bu pervaneyi döndürebilecek motor kapasitesi, elektrikli modellerde bu motoru besleyecek gerilim (volt) ve akım (amper) yani pil, bu gücü en kısa ve kayıpsız şekilde aktaracak şaft kaplin gibi elemanlar ve bu gerilimi ve akımı taşıyabilecek hız kontrol ünitesi, patlarlı modellerde de uygun karışımda yakıt. Bütün bu elemanların uyum içinde olması gerekir. Herhangi bir tanesinin uyumsuzluğu ya istediğiniz hızı sağlamaz, ya da arızalara neden olur. Göründüğü kadar zor değil mi ? Üstelik bunları bilebilseniz dahi temin etmeniz epey zor olabilir. Elektrikli modeller için temini mümkün birkaç örnek tip aşağıda görülmektedir.
Graupner firmasına ait bir sistem. Elektrik motoru sol altta görülen adaptör sayesinde daha büyüğü ile değiştirilebilmektedir (keza pervane).
Yine aynı firmaya ait bir başka sistem. Nispeten daha büyükçe modellere uygulanabilen düşük voltajlı motorların büyük pervane çevirmesini sağlar. Motorlar redüksiyon ile şafta güç aktarır. Ancak devir kaybı söz konusudur. Direk bağlı motora göre yüzdürme süresi daha fazladır. Sürtünmeden doğan verim kayıpları vardır. Dişli oranları değişebilir. ( 1,5:1 - 2:1 - 3:1 )
Aktarma organları motorun ucunda şaftla bağlantıyı sağlayan kaplin ile başlar. Aslında önemli parçalardan biridir zira hatasız (eksantrik kaçığı olmayan) ve dayanıklı malzemeden yapılmış olması gerekir. Oynar kaplin (universal joint coupling) olması yapım aşamasında layn da oluşan minimal hataları giderir. Aksi taktirde ilk su koyveren elemanlardan biridir. Yukarıdaki ilk resimde esnek şaft kullanıldığı için kuyruktan hemen önce kaplin yoktur. İkinci resimde oynar kaplini aynı yerde görmek mümkündür.
Şaft ve kovan yeteri kadar kalın ve yüksek devirlerde salınım yapmayacak kadar sağlam olmalıdır. Kovan mutlaka ince gres ile doldurulmalıdır. Yarış modellerinin şaftları motor yağı ile her yüzüşten sonra yağlanmalı ve kovan ağızlarında yüksek devre uygun rulman bulunmalıdır. Ve pervane. Bu konu o kadar çeşitli ve önemlidir ki ayrı bir bölüm olarak yer alması daha uygun olur. 

Ders 3:

"TEKNELERDE STABİLİTE BOZUKLUKLARI"
Bu bölümde model sürat teknesinin sürat anındaki stabilite bozukluklarına ve kumandaya itaat edememesi nedenlerine bir göz atalım.
Genel olarak ince ayarları yapılmamış bir model sürat anında sürekli burnunu suya vurup çıkarabilir veya sürekli sancak (sağ) tarafına doğru dönmeye kaçmaya çalışabilir veya dönüşlerde spin atabilir (kıçı savrulur) veya dönüş esnasında burun suya gömülebilir.
Bu sorunların cözümünün ilk parçası tekneyi iyi izlemektir. Ayar yaptıktan sonra farkı farkedecek kadar iyi izlemelisiniz. Her defasında sadece bir ayar yapmalısınız.
Eğer tekneniz burnunu suya vurup çıkararak ilerliyor ise ağırlık merkeziniz yanlış demektir. Pil ile tahrik ediliyorsa pilleri öne ve arkaya doğru kaydırarak ağırlık merkezini değiştirin. Pillerinizin kayacak yeri yoksa diğer ekipmanların (Hız kontrol, alıcı, varsa alıcı pili) yerini değiştirin. Bunlar da olmuyorsa kurşun ağırlık koyarak dengeleyin. Bu hızınızdan kaybettirecektir haberiniz olsun. Bu da yeterli olmazsa teknenizin içini yeni baştan değiştirin.
Eğer tekneniz sürekli sağa çekiyorsa iki nedeni ve çözümü vardır. Birinci neden fizik kuralı gereği teknenin pervanesi arkadan bakınca saat yönünün tersine döner, dolayısı ile tekneyi de baş-kıç ekseninde tersine saat yönünde döndürmesine yol açar. Bu da teknenin sağa çekmesine neden olur. Dümeni sürekli az sol vererek kullanmak hız kaybına, dümen servosunun sürekli zorlanmasına, pillerin çabuk bitmesine yol açacağından en iyi çözüm teknenin sol tarafını daha ağır yapmak yani RC ekipmanlarını sola yerleştirmek hatta pilleri hafif sola kaydırmaktır. İkinci neden yine pervanenin dönüşünden kaynaklanan bu defa dönüş yönüne doğru adım atmaya çalışmasındandır. Çözümü daha küçük çapta pervane veya daha düşük hatveli (adımlı) bir pervane takmaktır.
Eğer tekneniz dönüşlerde spin atıyor ise ağırlık merkezi çok yukarıdadır veya pervaneniz büyüktür . Düzeltmek için baştan teknenin motoru ve pillerini teknenin dip tarafına yerleştirin.
Eğer tekneniz sürekli burnunu sudan çıkarmaya çalışıyorsa ağırlığı öne kaydırın. Olamıyorsa tekneye trim flap koyun. Dış uçlarına negatif (aşağı doğru) açı verin. Küçük küçük açılar vererek son ayara ulaşın. (planning waterline: su hattı)







Modelciliğin Bebek Adımları...

Babamın bir kırtasiye dükkanı vardı. İşini oldukça seven ve vaktiyle
İstanbul'un büyük kitap-kırtasiye şirketlerinde üst düzey yöneticilik
yapmanın verdiği geniş görüşlülükle, küçük kasabamızdaki mütevazı kırtasiye dükkanında sattığı, kimilerinin "bu da ne ki?" yada "ne gerek var" bakışlarıyla karşılaşan birçok "garip" şeyden biri de Jet-Model'in kitleri idi. Ton-Ton adlı ilk modelimi yaptığımda ilkokuldaydım. Arkası geldi tabi balsa ağacından birçok uçucu model yaptım. Sonra Jet-Model ortadan kayboldu. Ama birçok insanın da kanına "modelcilik zehrini"  bırakarak... Bugün görüyorum ki birçok modelcinin mayasında Jet-Model var. Yaptığım balsa modeller çok da başarılı olmadı kimisi yeterince düzgün değildi, kimisi de söylendiği gibi uçmuyordu. Ama buna pek aldırış etmiyordum. Zira bir model bittiğinde benim için işin büyüsü de sona ermiş oluyordu. O modelleri yaparken aldığım keyif her şeyin,  modelin kendisinin bile üstündeydi...

Hepsi bu kadar değil, babam tam bir deniz tutkunu idi vaktiyle yelkenli bir kayığı varmış ve İstanbul Boğazı'nda amcamla  birlikte "yelken basarlarmış" (amcam da deniz subayı imiş) ne yazık ki  benim çocukluğumda babamın deniz sevgisi platonik düzeyde kaldı. Hafta sonları 20 km mesafedeki Karabiga'ya gidip limana gelen tekneleri, gemileri seyredişimiz ve birkaç kez sandalla balığa çıkmak o dönemde denizcilik adına yapabildiğimiz yegane şeylerdi. Babamsa dükkana sürekli deniz ve denizcilik ile ilgili kitaplar, abc serbest dalış malzemeleri; dahası fiberglass kayıklar,  deniz motorları getirip satmaya çalışıyordu. "Bunda ne var ki" demeyin yetmişli yıllardan, 10-15 bin nüfuslu ve deniz kıyısında olmayan bir Anadolu kasabasından söz ediyorum. Ve bir gün  babam Sadun Boro'nun Pupa Yelken adlı Kısmet yatıyla dünya seyahatini anlattığı kitabını elime tutuşturdu. Bu kitabı okumuş olanlar sonrasını tahmin edebilir...

Yıllar sonra Maçka'daki iş yerime ulaşmak için Akaretler yokuşunu
tırmanırken her gün önünden geçtiğim modelcinin vitrinine utangaç bakışlar bıraktım. Ama hiçbir zaman içeriye girecek cesaretim olmadı. Zira vitrinde duran modeller ve kitler hiç de davetkar değil tersine cesaret kırıcıydı. Zira ne ben ne de bütçem o dükkandan içeri giremezdik. Bir gün İstiklal Caddesinde yürürken bir sokağın köşesindeki ilan dikkatimi çekti. Yanılmıyorsan adı " Denizciler Kütüphanesi" idi. (meşhur kuru çiçekçi Sabuncakis'in sokağında bulunan bu kitapevi sanırım Denizler Kitapevi değil. Zira aynı günlerde Denizler Kitapevi'ni  bir başka yerde görmüştüm ama belki de yanılıyorum) Oraya birkaç kez gittim oldukça davetkar bir yerdi. Gerçi bütün kitapevleri bana davetkar görünür. Bir gün "gemi modeli planı var mı ?
" diye soruverdim. Gerçi sonra sorduğuma pişman oldum ama sormuş bulundum. Zira babamın kitap-kırtasiye dükkanından tanıdığım, en can sıkıcı ve zor müşteri oluvermiştim. "Ne istediğini bilmeyen ama bildiğini sanan yada biliyormuş gibi yapan..." Bu sıkıntılı anı "Thermopylae" gemisinin paftalarını satın alarak geçiştirdim. Oldukça küçük ölçekli bu model benim için hala oldukça uzak. Sanırım gemi modelciliğinde attığınız her ileri adımda önünüzdeki yolun daha da uzadığını görüyorsunuz. Bu bilgi ve tecrübe piramidi her ilerleyişinizde önünüze daha geniş bir  perspektif açıyor. Aslında çok basit ve ilkel aletler ile de bu işe başlanabileceğini, marangozlardan elde edilebilecek temel birtakım malzemeler ile bir şeyler yapılabileceğini söylüyordu site. Elbette isteyenler ve mali gücü olanlar için daha pahalı, daha kaliteli ve rafine çözümlerin de olduğunu belirterek...

Kıl testeresi, mengene, işkence, muhtelif matkap uçları gibi birtakım temel araç gereci temin ettikten sonra sıra malzeme teminine gelince sorunlar başladı, kavak kontrplak ve mobilya kaplamasından başka işe yarar bir şey bulamadım. Bu arada İstanbul'daki model malzemesi satan bir dükkana telefon edip derdimi anlattığımda bana söylenenler karşısında bir kez daha Gemi Modelciliğinden vazgeçme noktasına gelmiştim. Bana söylenenlere çok yabancıydım. Çoğunu anlamamıştım. Lazer kesim bir kit almak ise hem çok pahalı bir çözüm olacak hem de modelcilikten beklentilerimi yeterince karşılayamayacaktı. Sakın yanlış anlaşılmasın bu modelci arkadaşları kınıyor değilim. Kendi alışmalarında ulaştıkları düzey ve hassasiyet göz önüne alındığında, satışlarında da elbette böyle yüksek standartları hedeflemeleri sadece anlayışla değil aynı zamanda takdirle karşılanmalı.

Ne var ki ben, bir hobi alanında en doğal hakkın yanlış yapma hakkı olduğunu düşünüyorum. Elbette yapılan yanlışı doğruymuş gibi göstermeye çalışmadan. İlk modelim Albatros'ta benim bilgi eksikliğinden ve beceri noksanlığından kaynaklanan, yani o an için "elde olmayan" yanlışlar dışında bilerek yaptığım hatalar da var. Sözgelimi topları üretmek o dönemde benim beceremeyeceğim bir işti. Hazır top da kullanmak istemediğimden çözümü hiç top yapmamakta buldum.  Dahası bir nasıl bir şey olduğunu doğru dürüst anlamadan bir sürü makara imal edip sonra da gemilerde kullanılan makaralara hiç benzemediğini üstelik yaptığım şeyin modele montajının pek mümkün
olmadığını anlayınca bütün makaraları çöpe atmaktansa uyduruk bir çözüm bulup yapıp geçtim vb...  İlk modelimi bir şekilde yapmıştım işte ve müthiş keyif almıştım hatalarımı düzeltmeyi ise daha sonra yapacağım modellere bırakmıştım...

Üstelik şimdilerde 4. (Santa Maria) ve 5. (çektirme) modellerimi birlikte
yürütüyorum ve sanırım St. Maria'da geriye doğru birkaç adım da attım. Doğrusu heyecanıma yenik düştüm. Olsun, bir daha sefere daha sabırlı ve dikkatli olacağım...

Modelciliğe en iyisini ve en doğrusunu yaparak yada yapmaya çalışarak
başlamak elbette ki bir yol olabilir.  Ve kimi ustalar bu yolun en doğru yol olduğunu da söyleyebilir. Bense etrafımızı kırıp dökmediğimiz sürece hata yapmaya hakkımızın da olmasının bir sakınca oluşturmayacağını düşünüyorum.

Buraya kadar kendi öykümü anlatmaya çalıştım. Kendimi başarılı yada umut vaadeden bir modelci adayı saymasam da Gemi Modelciği'ni ciddiye alan biri olarak kişisel düşüncelerimi aktarmak istiyorum.  Amacım hiçbir kimseyi, kurumu  yada anlayışı yargılamak değil. Eğer arada  -dir, -dır. ile biten cümleler varsa bu sadece yazının akışındandır. Yoksa kesin yargılara varmak gibi bir amacım yok. (zaten bu haddim de değil)

Gemi Modelciliği camiasını tanımaya başladığımdan beri "Türkiye'de Gemi Modelciliğinin yeterince gelişmemiş olması" hemen bütün modelcilerin üzerinde uzlaştığı bir nokta olarak dikkatimi çekiyor. (Aslında bu konu 3½ tarafı denizler ile çevrili ülkemizde, denizciliğin neden gelişmediği bağlamında da ele alınmalı ya bu da ayrı bir sorun olarak bütün deniz severlerin önünde durmakta.) Bireysel olarak değeri yadsınamayacak çalışmalar ve ustaların uluslar arası başarıları göz önüne alındığında, Gemi Modelciğinin bireyselliğin ötesinde kurumsal düzeyde arzulanan noktaya ulaşamamış olması tıkanıklığın önemli etkenlerinden olmalı.

Gemi Modelciliği hobisi bir hobi olmanın ötesinde aynı zamanda bir disiplin. Yüksek bilgi, beceri ve kalite değerleri içeriyor. Bu düzeye ulaşmak ise önce Gemi Modelciliğini ciddiye almayı sonra da çok çalışmayı gerektiriyor. Ne var ki bu yönüyle Gemi Modelciliği kendi içinde gitgide daha ileri noktalara taşınırken aynı zamanda daha geniş kitlelerle buluşmasında kendi önünü tıkadığı görüşündeyim.  Artık bir "hobi" olmanın ötesinde neredeyse akademik düzeyde çalışmalar yapmaya başlayan usta modelciler birikimlerini ve eleştirilerini açık yüreklilikle paylaşırken istemeden acemi parmaklara korku ve belki de güvensizlik yaşatıyorlar.... Bu tıkanıklığın ve güven sorununun aşılabilmesi için ise yine ustaların desteğine ve önderliğine ihtiyaç var. Onların önerdikleri yöntemleri ve eleştirileri iyi niyet çerçevesinin dışında taşımak yada öyle algılamak yerine, bizlerle paylaştıkları tecrübeleri kendi pratiğimizde yaşama geçirmek en sağlıklı ve verimli yol olacaktır. Bayrağı yükseğe diktikleri kesin ama o noktaya ulaşmamız için ellerinden gelen desteği verdiklerini inkar edemeyiz. Gerçekleştirilen etkinliklerde ise ulaşılan kitlenin, seyirci olmanın ötesine geçip aktif modelciler arasına katılabilmesi için bir programın olmayışı bence Gemi Modelciliğinin önemli bir eksiği.

Etrafımda hiç modelci olmadığını söylemiştim ama şimdiden üç kişiyi
zehirledim ve üçü de bu yolda kendi bildiklerince ilerliyor. Ama ne yazık ki bu arkadaşlar grubumuza pek de sıcak bakmıyor. Yanlış anlamayın. Aslında üçü de benim ilk başta yaşadığım sıkıntıları yaşıyor. Gruptaki yapılanları, yazışmaları okuyunca " biz bu denizde yüzemeyiz" deyip "kendi bahçelerindeki küçük su birikintilerinde oynamaya" karar verdiler. Hele bir tanesi ilk yaptığı çalışmasında benim hala ulaşamadığım hassasiyette işler çıkarınca doğrusu hem kıskandım hem adına sevindim. Ekonomik durumu pek de iyi olmayan ama çok hevesli bu arkadaşıma birkaç araç gereç-malzeme vs. gönderip elimden
geldiğince destek olmaya çalışacağım. Şimdi lütfen "hiç çekinmesine gerek yok aramıza katılsın" demeyin.  Üzülerek söylemeliyim ki modelcilik camiası ve modelcilerin yaygın tavır ve görüşlerinin yansıdığı grubumuzun, modelciliğe gidecek yolu arayan arkadaşlar için cazibe merkezi olmaktan uzak olduğu görüşündeyim. Bana göre grup en hafif deyimiyle ürkütücü ve sanırım biraz da gergin. Korkarım ki grubun giderek daralarak bir "arkadaş grubu"na dönüşme tehlikesi ortaya çıkmaya başlayabilir. (... Belki de yanılıyorum. Bu konuda siz ne düşünürsünüz ?) Elbette ki modelciliğe "kara-kucak dalmak", yüksek kalite ve fiyata sahip "lazer kesim kitler" ile başlamak yada "el yordamı" ile yön bulmaya çalışmak birer yöntem olabilir. Tecrübelilerden-ustalardan doğrudan yardım almak ise az sayıda kişiye nasip olabilecek gerçek bir ayrıcalık. Mail grubunun bilgi paylaşımı konusunda önemli bir işlevi yerine getirdiği kuşkusuz. Ne var ki
gruba doğru soruları yöneltmek bile asgari düzeyde bilgi ve deneyimi
gerektiriyor.  Bu işe yeni başladığını ve her türlü yardıma ihtiyacı
olduğunu belirten arkadaşların utangaç ifadelerle dolu mesajları sanırım bu düşüncemi doğruluyor. Aslında bu arkadaşların hangilerinin model yapmaya devam ettiği ve hangilerinin grupla aktif ilişkisini sürdürdüğü bence araştırılmaya değer bir nokta.

Birçok alanda olduğu gibi Gemi Modelciliğine de işin ABC'sini öğrenerek
başlanması gerektiğini düşünüyorum.  Ne var ki bu ABC'nin içeriğinin ve
sınırlarının ne olması gerektiği konusunda modelciler arasında bir fikir
birliği olmadığı görülüyor. Modelcilerin pratikleri ise birbirine hiç
benzemiyor. Kimisi "ağaç kabuklarını yontarak" başlamış, kimi lazer kesim kitlerle, kimi basit çocuk modelleri yada basit kitlerle, kimisi ileri bir model planını ele alıp belki yıllarca ciddiyetle uğraşarak, kimi de benim gibi "benim olsun, çamurdan olsun" deyip hatalarını düzeltmeyi bir sonraki çalışmalarına erteleyip, yalan yanlış "modelimsi"ler yaparak.

Bu yöntemlerin tümü ileride bir noktada buluşabilir elbette. Gemi
Modelcilerinin asgari müşterekleri bu noktayı teşkil ediyor. "Gemi
 Modelcisi" ifadesi ile birkaç model yapmış meraklıları değil, bu işe gönül ve emek vermiş hem bilgi birikimleri hem çalışmaları ile yetkinleşmiş
kişileri kastediyorum.

İşte bu noktaya ulaşma sürecinin en az kayıpla (hem modelci adayları,  hem modelcilik hem de model açısından) atlatılması modelciliğe hem moral, hem de ticari açıdan önemli katkılar sağlayacaktır. Böylesi bir programın, ustaların birikimlerinden başka meraklıların ve yolun başında olanların beklenti ve  sorunlarından da  yola çıkılarak oluşturulabileceği görüşündeyim.

Saygılarımla 
Can GÖKÇEN

************************************************************************

STRES ve HOBİLER...

Stres' in bütün hastalıkların başı olduğuna inananlardanım. Uzmanlık dışı bir veya birden fazla konu ile uğraşmak terapi etkisi yapıyor. Varsayalım ki evinize hep aynı yoldan gidiyorsunuz. Bir gün değişik bir yoldan giderseniz beyniniz daha az yorulur. Hobiler insanların stresini azaltmada önemli rol oynarlar. Hobi olarak ilgilenilen konularda zamanla bilgi ve beceri sahibi olunur. 

Hobiler eğer "Kendin Yap" (Do it yourself) türünden ise ekonomik kazanç da söz konusu olur. Evinize veya işyerinize bir tamirat işi için çağırdığınız usta (çoğu da nazlıdır) dünyanın parasını ister. O işi bizler yapabilirsek en azından ustaya veya işçiye vereceğimiz parayı kazanmış oluruz. Kendimiz yaptığımız için, manevi haz duyar, daha da mutlu olur, yaptığımız işten gurur duyarız. İnsanın kendine olan güveni de artar. 
Diğer önemli bir boyut da hobiler insanı kötü alışkanlıklardan alıkoyar. Hobi olarak gemi modelciliği, küçük çapta marangozluk, "kendin yap" ile uğraşmaktayım. Gemi modelciliği bana bir veya bir kaç paftadan oluşan planlarla çalışmayı (plan okumayı), israf etmemeyi, ağaç, boyama ve cilalama çeşitleri konusunda bilgi sahibi olmam gerektiğini öğretti. Gemi modelciliğini de kendin yap'ın bir dalı olarak görüyorum.

1964 Üsküdar doğumlu, Serbest Muhasebecilik asıl mesleği olan, ama aklı fikri "Kendin Yap" konusunda her yaştan insanlar için projeler üretmekle meşgul meraklı biriyim. Biraz gemi modelciliği (http://www.gemimodelciligi.com) , biraz marangozluk, biraz fotografçılık, biraz web sayfası hazırlamak ve amatör gazetecilik yaşam tarzım olmuş durumda. Nihayet hobilerim 2003 yılı başından itibaren işim olmuştur. Elveda beni çok yıpratan artık sevmediğim "Muhasebecilik".
Çocukken marangoz olan rahmetli dedemin atölyesi benim için çok ilginçti. Mis gibi çam kokusu, aletlerin sesi, ihtiyacımız olmamasına rağmen defalarca dedeme kestirdiğim uçurtma çıtaları... Bahçe içindeki marangozhane çok iz bırakmış bende ki yıllar sonra çocukluk günlerimdeki hayallerime kavuştum. Artık benim de en azından bir hobi atölyem oldu. Çocukken Pazar sandıklarından yaptığım kulübe, içine girdiğimde üzerime yıkılır, annemin gülüşlerine aldırmadan yeniden onu yapmaya çalışırdım. Rahmetli anneannemin beslediği keçilerin sütünden yaptığı peynirin bende inatçılık etkisi oluşturduğuna inanıyorum.:-)) Babam da durmadan birşeyler tamir eder, ben de izlerdim. Kabataş Ticaret Lisesi'ni bitirene kadar hep gözlemledim, ufak denemeler yaptım. Artık yavaş yavaş el aletlerimi de almaya başlamıştım. 
Ufak tefek çalışmalarımı balkonda yapardım. Annem çamaşır asacağı zaman biraz aramız bozulurdu. O da haklıydı ben de haklıydım. Üniversite, yüksek lisans süreci boyunca da bu çalışmalarımı arttırarak devam ettirdim. Sonra 1998 yılında evlenince ayrı bir ev kiraladım. Hanımı kandırmağa çalışıp evin bir odasını hobi atölyesi yapmak istediğimi söyledim ama nafile. Ev toz toprak içinde kalacakmış! Hiç evde öyle şeyler olur muymuş? Eşim şiddetle karşı çıktı. 
Neyse ki 01/08/1994 - 09/03/2001 tarihleri arasında muhasebe bürosu olarak kiraladığım dairenin bir odasını hobi atölyesi olarak kullanmaya başlamıştım. Ama görüyordum ki bu oda da bana dar gelmeye başlamıştı. Nihayet babama ait, Yukarı Dudullu Mah. Natoyolu cad. Şirin sokak, No.11 Çayırönü ÜMRANİYE-İSTANBUL adresindeki mütevazı olarak babam tarafından yapılmış dairenin altındaki iki dükkandan birini (50 metrekare) hobi atölyem için bana tahsis etti. Yer döşemelerini, camları, yaptırıp, 2001 haziran sonu gibi yerleşebildim. Babam diğer dükkanı da uzun zamandır ıvır zıvır işleri için atölye olarak kullanmakta. İşte dededen, babadan etkilenmem sonucu, benim de 10 yıldan fazla süren sistemli gayretlerimle hobi atölyem oluşmuştu. Şimdi 01/08/1999 doğumlu oğlumu ve 05/08/2003 doğumlu kızımı hobi alanında"Kendin Yap"çı yetiştirmek en büyük emellerim arasında. Oğlumu sokağa ilk çıkardığım günlerde ilk yaptığım şey hemen atölyeme götürüp oradaki çam çıtaları koklatmaya çalışmak oldu. Aletleri de büyük adama seminer veriyormuş gibi tanıttığımı da belirtmek isterim. Sıra kızımda. Aslında her insan doğuşundan itibaren geniş anlamda düşünecek olursak "Kendin Yap"cıdır. Bu olgu bilinçli olarak geliştirilirse, önce hobiye sonra da yaşam tarzına dönüşebilir. 

KENDİMİZE, AİLEMİZE ZAMAN AYIRMAK VE ÜRETMEK

Bunun için öncelikle yaşam tarzımızı kontrol edebilmeliyiz. Günümüzde birçok etkenin esiri olduk. Özellikle büyük şehirlerde doğadan, doğal yaşamdan uzaklaşıp mekanikleştik. Bol stresli, huzursuz, mutsuz insanlar haline gelmemizin Üstüne bir de doymak bilmeyen tüketici topluluğu yığınına dönmemiz tuz biber ekti. Bu olumsuzlukları körükleyen unsurlardan biri de TELEVİZYON'dur. TV'nin verdiğini hep doğru kabul edip almak üretkenliğimizi, hayalgücümüzü azaltıp bizleri tembelliğe sevk etti. Uzaktan kumanda düğmesine basarak TV'yi kontrol ettiğimizi sansak da durum tam tersi. Yapılması gereken öncelikle ilgi alanlarımızı kapsayan programları seyredip diğerlerini seyretmemektir. Böylece zaman kazanıp bu zamanı kendimize ve ailemize ayırabiliriz. Ben pek TV seyretmem. Zaten zamanım kısıtlı ve işim pek çok. Çalışırken radyo dinlemeyi çok severim. Zamanımın çoğunu ilgi alanlarımı kapsayan konularda kitap, dergi okuyup, internetten de bilgi topladıktan sonra uygulama yapmaya çalışmakla geçiririm. Her an kendimi bir AR-GE'ci (Araştırma-Geliştirme) olarak görüyorum. Son olarak üreten insan mutlu olur. Tüketen insan yerine üreten insan olmaya çalışacağınız için hem mutlu olacak hem de çevrenizdekilere iyi örnek olacaksınız. Ülkemizdeki ekonomik sıkıntıların sebeplerinden birisi de ürettiğimizden çok tüketmemizdir. Ürettiğim değer ne ise karşılığına kanaat etmek, daha fazlasını hak etmemişsem hak ettiğimle yetinmek. Benim yaşam tarzımın formülü bu.
 
Kendin yapcılık neler kazandırır?
1- Öncelikle ihtiyacınız olan tamiri, bakımı veya eşyayı siz yaparsanız, işçilik ücreti ödemeyeceğiniz için ekonomik kazancınız söz konusu olur. Hobi veya sanatla ilgili ürettiklerinizi, beğenip talep edenlere satabileceksiniz.
2- Daha önemlisi her şeye bilinçli bir gözle bakarak onu gerçekten görebilir, bir çok ayrıntıya ulaşabilirsiniz.
3- "Kendin Yap"cılık önce hobiniz sonra yaşam tarzınız olduğunda; daha pozitif ve sabırlı, israf etmeyen, hayattan zevk alan biri olabilirsiniz Bu özel hayatınızda da çok olumlu bir etki yapacaktır. Beyniniz "Kendin Yap" ile uğraşacağından avare işlere, kötü alışkanlıklara vakit bulamayacaksınız.
4- İyi bir çöpçü olacaksınız: size gerekli olabileceğini sandığınız bir teli yolda görürseniz onu tereddüt etmeden alacaksınız.
5- Uğraştığınız konunun diğer konularla da ilgisi olduğunu görüp, diğerlerini de araştırıp bilgi dağarcığınıza katacaksınız.
6- Yeni dostluklar kazanacak, çevrenizi genişleteceksiniz.

Kendin yapcılık nasıl geliştirilir? 

1- Anne ve babanın çocuklarını küçük yaşlardan itibaren hobilere ve sanata yönlendirmesiyle. 
2- İlgilenilen konularda kitap, dergi, internet destekli kaynaklarla beraber; ilgili kurum ve kuruluşlar ile derneklerden bilgi ve destek alarak.
3- Okullarda ve halk eğitim merkezlerinde hobi ve sanat konularında seminerler ve kurslar düzenlemekle.
4- Düzenlenen fuarların, sergilerin, mevcut müzelerin yeni fikirleri teşvik edici katkısıyla.
5- Mümkün olabilen uygulama olanaklarıyla. (çok önemli!) 
6- Yapı marketlerin sayılarının ve ürün çeşitlerinin artması da bu gelişmeyi besleyecektir. 

Kendin yapcılık uygulama zorlukları ve tavsiyelerim

Uygulama yeri: Karşılaşılan en büyük zorluktur. Ayrı bir uygulama yeriniz yoksa evinizin müsait bir yerini kullanmak zorundasınız. Çalışacağınız yerde biraz gürültü, biraz toz çıkacağını hesap etmeniz gerekmekte, çalışacağınız işe göre de yeteri kadar alan olmalıdır. Geç saatlerde çalışılmamalı, komşularınızı rahatsız etmemelisiniz. 
Aletler: Yapacağınız uygulamaya göre yeterli temel aletleriniz olmak zorunda. Kullanacağınız aletler düzenli olmalı ve aradığınızı hemen bulabilmelisiniz. Benim temel aletlerimi tamamlamam uygun olmayan bütçem yüzünden 10 seneden fazla bir zamanımı aldı. Hala da eksiğim var. 
Eğer bütçeniz uygun değilse bu kadar süre de beklemenize gerek yok. Tavsiyem bu hobiyi paylaşan iyi anlaşabileceğiniz arkadaşlarınız veya gurubunuz varsa alınması gereken aletleri ortaklaşa alıp, beraberce çalışabilirsiniz. Aynı zamanda ekip çalışması yaparak işi daha çabuk bitirebilirsiniz.
Teknik, teorik ve pratik bilgi: Yapacağınız uygulamaya için yeteri kadar teknik, teorik ve pratik bilgiye sahip olmazsanız deneye yanıla yapacağınız işten pek hayır gelmez. Elbette deneyerek bir çok şeyi yapabilirsiniz. Ama iyisini, güzelini yapmayı tercih ediniz. Benim anlamadığım veya bilmediğim bir konu olursa, bilenleri araştırıp bulup onlardan tavsiye ve öneri rica ederim. Tavsiye ve öneriler doğrultusunda uygulamanızı tamamlamaya çalışınız. Mümkünse pratik olarak da yardımda bulunmalarını da rica edebilirsiniz. 
Başta maket hocam Sayın Mehmet Özkasım'dan (http://abone.tnn.net/mehmetozkasim) birçok konuda pratik yardım aldım. Hala da almaktayım. Ayrıca bir ağaç tornacısından torna nasıl yapılır diye pratik yardım almıştım. Önce kendisi bir iki örnek iş yapıp, elime torna kalemini tutuşturup "haydi sıra sende" demişti. Biraz tereddütle başlayan torna üzerindeki çalışmam sonra heyecanla devam etmişti.

Çalışma masası, bilgisayar masası, ecza dolabı, kitaplık ünitesi gibi çeşitli modülleri kendim yapıyorum. Zevkle de kullanıyorum. Sonra yaptığım modülü yakın çevremden, arkadaşlarımdan, dostlarımdan beğenenler ısrarla benden satın alıyorlar. Kendime tekrar yapıyorum. Yapmaya karar verdiğim modülü önce ölçülendiriyorum. Sonra kullanacağım malzemenin büyük ebatta olanlarını kendin yap türünün güzel bir örneği olan kendin yap marketi diyebileceğim BAUHAUS'a (http://www.bauhaus.com.tr) gidip kestiriyorum. Kenar bantlarını eski bir ütü ile yapıştırdıktan sonra, bandın fazlalıklarını basit bir aletle alıp, zımparaladıktan sonra önce matkapla delmek şartı ile sunta vidası kullanarak monte ediyorum.
Siz de bu tür ihtiyaçlarınızı kendiniz yapabilirsiniz. Haydi iş başına! Önce kendi çalışma tezgahınızı kendiniz yaparak kendinizi sürekli geliştirmeye başlamaya ne dersiniz? 

GEMİ MODELCİLİĞİ 

Gemi Modelciliği = Hobi-Sanat-Kültür demektir. Biraz açacak olursak; Hobi olarak başlanan, gittikçe tecrübenin de artmasıyla sanatsal ürünlerin ortaya çıkması ve bunların beraberinde geliştirilen model yapım teknikleri, modelin hikayesi, yararlanılan-oluşturulan planlar, yapılan araştırmalar, bilimsel çalışmalar, yararlanılan kaynaklar da bu konunun kültürünü teşkil edecektir. Modelcilik okumanın, öğrenmenin, üretmenin, sabrın ve hayattan zevk almanın anahtarlarından birisidir. 

Saygılarımla, 
Mehmet Salihoğlu 


************************************************************************

el yapımı maket gemi örnekleri
Bugün Gemi Modelciliği; faydasız ve basit bir oyuncak yapmak değil, aksine kafa çalıştıran, teknik bilgiyi arttıran, teknik resmi öğreten ve en mühimi ise her yaşta tabiri caiz ise yediden yetmişe genç ve yaşlıları eğiten, onlara hoşça vakit geçirten, onların boş zamanlarını değerlendiren çok güzel bir uğraşıdır. Onun içindir ki hemen hemen bütün dünya devletleri bu konu üzerine hassasiyetle eğilmişler, devlet, deniz müzeleri ile işbirliği yaparak milyonlarca gemi sevenlere ve gemi modeli yapmak isteyenlere plan ve malzeme temini için sanayi dalları kurmuşlardır. Bu sayede hem gemi modeli yapmak isteyenlere kolaylık sağlamışlar, hem de yüzbinlerce ailenin geçimini sağlamada yardımcı olmaktadırlar.



Bunun içindir ki ileri ülkelerin hepsi bu konuyu yıllar önce ele almışlar ve modelcilik sanayiini kurarak her yaştaki insanları bu yöne teşvik için Gemi Model Sergileri açmışlar, bu sergilerde yarışmalar tertip ederek Gemi Modelcilerini desteklemişlerdir. Bugün dünyada gemileri sevenlere ve onların modellerini yapmak isteyenlere yardımcı olmak için binlerce kitap, dergi ve kataloglar yayınlanmaktadır.

Bizde ise bunun tam tersi, üç tarafımız denizle çevrili olmasına , tarihte denizci bir millet olarak Akdeniz'i bir Türk denizi haline sokmamıza rağmen, gemi ve gemi modelciliği hakkında devamlı bir bilgi veren bir dergi çıkmadığı gibi bu hususta yeterli bir atılım da yoktur.

Gemi modelciliği bir çocuk oyuncağı kabul edilmekte, bu düşünceyi gemici olan, yıllarını gemilerde geçiren mevki sahibi kişilerin dahi böyle düşünmesi çok acıdır. Gemi modeli yapımı artık bir oyuncak değil, bir sanat ve spor dalıdır. Onun için her devlet Gemi Modelci Dernekleri kurmuş veya şahıslarca kurulmuş olan dernekleri himayelerine almışlar ve yine merkezi Avusturya' da olan Dünya Gemi Modelcileri Dernekleri konfederasyonu (NAVİGA) kurarak tek merkeze bağlamışlardır. Bu merkez vasıtasıyla dünya gemi modelcileri arasında irtibat sağlamışlardır. NAVİGA, Gemi Modelciliğini başıbozuk bir düzenden çıkarmış, gemi modellerini ve yarışmalarını birçok kısımlara ayırmış ve her kısmı da ayrı ayrı kurallara bağlamıştır. Artık dünya gemi modelcileri NAVİGA'nın kuralları doğrultusunda hem statik, hem dinamik veya statik-dinamik model yapmakta, yarışmalar düzenlemekte, bu yarışmalarda modellere puan vermekte ve puanlara göre derecelendirmektedirler. NAVİGA iki ayda bir yayınlamakta olduğu bültenle de bütün dünya gemi modelcilerine, devletlerin yapmış oldukları yarışmalar hakkında bilgi vermekte, onları birbirlerine yakınlaştırmakta ve ayrıca gemi modelciliği hakkında yeni kurallar, yeni buluşlar, araçlar ve gereçler hakkında da haberdar etmektedir.

Gemi modelciliğinin, gemi modelcilerine ne faydalar sağlayacağı kestirilememektedir. Onun için burada gemi modelciliğinin insanlara ne gibi faydalar sağlayacağına kısaca bir göz atmakta fayda vardır:
1- Çeşitli gemi fotoğraf ve planlarını tetkik ederek bunlardan bazılarını çizmek istemekle plan okumasını ve plan çizimini öğrenecektir.
2- Gemi modelciliği plan üzerinden yapıldığı için büyük ebattaki planı küçültmek, küçük ebattaki planı büyültmek matematik ve geometri bilgisini icap ettirdiğinden bu yönde bilgileri arttıracaktır.
3- Gemi modelciliği yapımı, temiz bir el işçiliği, sabır ve maharet istediği için gençlerin aletleri tanımalarını ve onları en iyi bir şekilde kullanmalarını sağlayacak, sabırlarını arttırıp, ellerini ince işlere alıştıracaklardır.
4- Yapılacak olan modelin güzelliğini tamamlayacak son işlem, macunlama, zımparalama, boyama ve vernikleme gibi işlemler sayesinde bu gibi malzemeler hakkında geniş bilgiye sahip olacaklar ve ayrıca bunların kullanma tekniğini de öğreneceklerdir.
5- Gemi modeli genellikler ağaçtan yapıldığından muhtelif ağaç cinslerini öğrenecek ve ayrıca kendi beceri ve gücünü kullanarak, akla hayale gelmeyen çok çeşitli değersiz gibi görülüp, çöpe atılan birçok malzemeyi de modelin üzerinde kullanabilmek için, ona verecek şekli düşünerek zihnen gelişmesi sağlanacaktır.
6- Gençler mevcut gemi modelcileri derneklerine üye olarak bu derneklerde her yaşta ve mevkide insanlarla karşılaşacaklar, hem çevreleri genişleyecek, hem de topluma uyma çabası sarf ederek, zihnen ve bedenen genişleyecekler, iyi insan olma yoluna gireceklerdir.
7- Gemi modelcileri derneğinin yapacağı, gemi modeli yarışmaları gençleri zevkli bir heyecana sürükleyecek, bu heyecanı çevresi ile paylaşma yoluna giderek, bu sayede yeni dostluklar kuracaktır.
8- Üyesi oldukları gemi modelcileri derneğinin açmış olduğu sergide yaptığı modelin dereceye girmesi ile uluslararası yarışmalara girecek ve böylelikle dış ülkelere gidecek hem yeni ülkeler görecek, hem de görgüsü artacak, yeni yabancı arkadaşlar edinecektir.
9- Hayata atılmış, yaşamak kavgası verenler, gemi modeli yaparak hem günün iş yorgunluğunu atacaklar hem de büyük bir sabır ve beceri ile yaptıkları sanat eseri olan gemi modelini evlerinin en güzel bir köşesine koyup onu büyük bir zevkle seyredecekler, gelen misafirlerinin takdir dolu sözleri onlara en büyük mutluluğu verecektir.
10- Emekli olmuş, artık hayattan bir şey beklemeyen, onun için bezginlik göstererek veya kahvehanenin o pis kokan havasını teneffüs ederek hayatının sona ermesini bekleyen kişi; gemi modelini yapmaya başladığı zaman yeniden hayata döndüğünü görecek, uzun emek ve sabır isteyen gemi modeli için yaptığı her parçadan kendine ömür katıldığını, yaşamanın ve emekliliğin çok güzel olduğunu görecektir.
11- Son olarak üç tarafı denizle çevrili olan TÜRKİYE'mizin gençlerinin; gemi modelciliği sayesinde denizciliği ve gemileri sevmesi sağlanacak, böylelikle gelecekte meslek seçmek durumunda olan gençler ülke ekonomisine bu yönden de yararlı olabileceklerdir.

Cemil AKÇE
Emekli Makine Konstrüktör - Ressam - Gemi Modelcileri ve Gemi Severler Derneği Eski Yönetim Kurulu Üyesi

************************************************************************


İKİNCİ CİHAN HARBİ YILLARINDA BOĞAZİÇİ ANILARIM
   
    1941-1942 yılları, Alman harbinin en şiddetli dönemi. O sıralar ortaokul ve lise talebeliğim yıllarına rastlar. Harbin korkunç sıkıntıları, yokluklar, hastalıklar, tifüs salgınları, beşinci kol korkuları her tarafı sarmış! Sokaklarda asık suratlar, gülmeyen yüzler!
   
    Ama yine de sabırlı bir bekleyiş, bir ümit vardı. Harp sona erecek, her şey düzelecek, her şey bollaşacak ve yüzlerimiz gülecek beklentisi! Halkın yegane eğlencesi sinema. Mısır'lı aktör Yusuf Vehbi'nin filmleri... Altı film birden, altı film altı kuruşa. Cumartesi, Pazar günleri sabah sinemaya giren akşam çıkıyor. Lorel Hardi ile başlayıp Yusuf Vehbi ile bitiyor. Bazen Türk filmleri de oynardı. Saatlerce kuyruklarda bekleyip girilirdi.   
    Evimizin sahile yakınlığı dolayısıyla biz sahil çocukları daha çok denizle haşır neşir olurduk. Botlarımızı, sandallarımızı evimizin bahçesinde kendimiz yapar, kürek çeker, yelken kullanır, balığa çıkardık. O zamanın denizleri her çeşit balıkla doluydu. İskeleden veya tekneden denizin dibine baktığımızda , yirmi metre derinlikteki balıkları, kayaları, yosunları net şekilde görürdük. Çocukluğumun geçtiği Üsküdar Şemsipaşa kıyılarında, rıhtım taşlarını yalarcasına geçen hamsi sürüleri, uskumru sürüleri, bazen onlara saldıran torik balıkları ve sürülerin ok hızı ile dağılmaları, birkaç saniye sonra tekrar ordu gibi düzene girip yollarına devam etmelerini, rıhtım taşlarının üzerinden akvaryum seyreder gibi bakardık. Rahmetli annem çocuklar denizden balık getirin derdi. Balıkçıdan balık almaya lüzum kalmadan sahile iner, bir balıkçı kepçesini kendimizi göstermeden, uskumru sürüsünün baş tarafından ani bir hareketle daldırdığımızda o günkü balık ihtiyacımız karşılanırdı! Bazen de bunlara lüzum kalmaz, rıhtım taşları arasında , orkinos balığından yaralı olarak kurtulan torik balığını diri diri eve getirirdim. Şiddetli, karlı, tipili kış günlerinde, "kırgın" tabir edilen balıkların gamzelerine kar suyu kaçınca, sersemleyip karaya vurmaları bir alem olurdu! Erkek, kadın, çoluk çocuk kıyılara koşar, sahilden her çeşit baygın balıkları toplardı. Torik, palamut, uskumru, kefal, kalkan... İstavrit balığı ise balıktan sayılmazdı. Şimdilerde ancak Beyoğlu'nun balık pazarında lüks balıkçılarında milyonlarca liraya satılan torik balıklarını, balıkçıdan alanlar evlerine kağıda sararak saklayarak götürürlerdi. Torik balığı fukara balığı sayılırdı. Bir de bu zavallı balığın adı kötüye çıkmıştı. Bol torik akını olunca harp alameti sayılır! "Allah fakir fukaraya acıyor" denirdi.
   
    Üsküdar Anadolu spor kulübü'nün yarı yıkık kayıkhanesinde, Ayvansaray'lı Rahmetli Kazım usta kayık yapardı. Tatil günlerinde, boş zamanlarımda, en ufak fırsatta kulübün kayıkhanesine gider, sandalın nasıl yapıldığını en ince teferruatına kadar zevkle takip ederdim. Rahmetli Kazım usta, sandal yapımının kritik noktalarını çırağından bile saklar, bana en ince detayına kadar öğretirdi. Çünkü arkadaşım olan oğlunun bu mesleğe alakasızlığına kızardı. O zamana kadar bir iki tane basit bot yapıp sahillerde dolaşır, yelken kullanırdık. Nihayet evimizin bahçesinde 4,5 metre bir sandal yapmaya karar verdim. Artık "CİNA" adındaki bu teknem ile balığa çıkmaya başladım. Cina Lolobricida'nın en popüler zamanı.
   
    Boğaziçi'nin her koyunun her köyünün ayrı bir güzelliği var. Kış aylarında torik balıkları Vaniköy koyunda yataklardı. O zamanlar şimdiki gibi misina (Naylon) veya bağırsak oltalar yoktu. İngiliz siciminden, at kuyruğundan bükerek oltalar yapardık. At kuyruğu oltaların özelliği ise daha az dolaşır, hem de esnekliği sayesinde balıkları yorar, kopması önlenirdi. Uçlarında yarım kilo ağırlığında iğneli kurşun seğirtmeleri denize salar, beş altı kiloluk toriklerden yirmi, otuz çift torik tutardık. Tuttuğumuz balıkları çifti 5 kuruştan İtalyan, Yunan motorlarına satardık. İtalyan veya Yunan bayrağı taşıyan balıkçı motorları oltacıların arasında dolaşır, "Gümüş gümüş" diye bağırarak (ne manaya geldiğini bilmiyorum) balık toplarlardı. Lakerda veya konserve yapmak için memleketlerine götürürlerdi.
   
    O tarihlerde takma motor falan yoktu. Hep kürek çekerek gezerdik. Hatırladığıma göre Amerikan sefaretinin "Blu Caket" adında bir tenezzüh motoru, bir de kuzguncuk'da Mehmet Ali Aybar'ların yalısının rıhtımında, mataforaya çekilmiş teknelerinde takma motor bulunurdu. Gıpta ile seyrederdik.
   
    Balık bazen seğirtmeye bazen de yemliye gelirdi. Kanlıca koyunda, yirmi yirmibeş kulaç derinliğine atıp çektiğimiz seğirtmeye Saldıran balığın , seyirtme ağzından girer gamzelerinden çıkar, arakadan gelen diğer balık da seğirtmeyi yutardı. İki balık birden... 10-12 kilo ağırlığındaki balığın sağa sola fişeklemeleri oltayı çekmemizi zorlaştırırdı. Balık sandala iki üç metre yaklaştığında "kakıç" tabir edilen ucu iğneli sopa ile balığı sandala alırdık. Yemli balık tutacaksak, yemi bulmak gayet kolaydı. Kuzguncuk, Beylerbeyi, Vaniköy'ün herhangi bir yalısının kayıkhanesine girip, bir iki kepçe daldırıp yeteceği kadar istavrit, kıraça veya hamsiyi taze yem olarak kullanırdık. Tuttuğumuz balıkların bir kısmını komşulara dağıtırdım. O kadar bol balık vardı ki doğrusu pek makbule de geçmezdi.
   
    Torik balığı balıkçılarda kilo ile değil tane ile satılırdı. Balık akınının bolluğuna göre tanesini on veya yirmi kuruştan satarlardı. Geceleri Vaniköy koyunda yemliye çıktığımızda, yüzlerce balıkçı bir taraftan balık tutar, hem de karşı sahildeki gazinoların şarkılarını dinlerdik. Ortaköy camii önünde, Bebek, İstinye sahillerinde Çinakop, lüfer yataklanırdı. Bu yakada balık tutarken karşı sahildeki ezan sesleri rahatça dinlenirdi.
   
    Yine şiddetli bir kış Alman Harbinin en şiddetli bir devresi...Tuna nehri buz tutmuş, büyük buz kütleleri akıntı ile boğazı doldurdu. Buzların arasında Alman askerlerine ait kep, miğfer, ceket, silah v.s. çıkardı. Bunlar hatıra olarak satılırdı. Şirket-i Hayriye vapurları buzlara çarpa çarpa yol alıyorlardı. Hatta şirket sağlam saçları olan bir iki vapurdan başkasını seferden kaldırmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam çalışan vapurlar: "Dilnişin" ve "Tarzınevin" idi. Buzların geldiği günlerde şirket vapurlarının su kesimlerinin boyaları silinmiş, saçları pırıl pırıl olmuştu. Ağabeyim Ahmet Özkasım kendi yaptığı "DİLRÜBA" adındaki 5,5 metre boyundaki sandalını buz kütleleri üzerine çekmiş, kendi de yanına bir arkadaşı ile uzanmış! Resmini çok aradım ama maalesef bulamadım. Buz kütleleri Üsküdar koyunda anafora kapılıp Paşalimanı'ndan kıyıları yalayarak koyu dolanır, Şemsipaşa camiinin önünden geçerdi. Cesareti olanlar buzların üzerine atlayıp koyu turlarlar, şemsipaşa camii önünde kıyıya çıkarlardı. Bu yüzden bazı kazalar, denize düşenler olduğundan, kıyıda polisler görevlendirilmişti. Bir gün mahalle arkadaşım Arnavut Şevket, halkın bakışları arasında büyük bir buz kütlesinin üzerine çıkmış anaforda turluyor! Sahilden de polis takip ederek müsait bir yerde yakalayacak! Arnavut Şevket polise sesleniyor. "Ben Romanya'dan geliyor, Türkçe bilmez" diye dalga geçiyor. Polis de okkalı bir küfürden sonra "merak etme sana karakolda Türkçe öğretiriz!" diye cevaplıyor.
    Boğaziçi'ni anlatıp da Şirket-i Hayriye'yi anmamak büyük bir eksiklik, nankörlük olur. Çocukluğumda az mı bağırdık arkadaşlarımla beraber Tahsin Kaptan'a "Ya ya ya şa şa şa Tahsin Kaptan çok yaşa!" Rahmetli hiç kırmazdı bizleri. Muhakkak siren düdüğünü çeker, "vat vat" selamsız bırakmazdı bizi. "71 Halas", "74 Altınkum" zamanın en güzel ve en sevdiğim vapurlarıydı. Şirket-i Hayriye bu iki vapura bir ayrıcalık tanımıştı. Beyaza boyanmışlardı. Kaptan köşklerine yerleştirilen hoparlörlerle müzik çalarak geçerlerdi. O çocukluk heyecanı ile çok severdim o gemileri...                 
MEHMET ÖZKASIM

************************************************************************************************************

Denize Tutulmak
el yapımı maket gemi örnekleriBu deniz tutkusu bende nasıl başladı ? Benim bile şaşırdığım bir hikaye aslında. Yine de çocuklukta gelişen bir tutku olduğunu söyleyebilirim. Aman sakın yanlış anlayıp da bazı sanatçıların anlattığı gibi "doğarken farkettiler, sesim çok güzelmiş" gibi bir yorum yaptığımı sanmayın. Ağabeyim yedi yaşında klasik gitar çalmaya başlayan bir harika çocuk. Benim tam aksime. Ben hala odun bile çalamam. O zamanların ünlü ve iyi klasik gitar eğitmeni Rafi Arslanyan da yazları Burgazada da kalıyor. Babam da bir yazlık tutuyor Burgazada'da. Muhtar'ın evi. Tepeye doğru. Bayrak Tepe yolunun hemen başında. Balkona ne zaman çıksam kuğu gibi vapurlar geçiyor. Zaman zaman kum kosterleri, tankerler. Pek sıklıkla balıkçı motorları ve kayıklar. Ben daha 5-6 yaşında bir çocuk. İlgi alanlarım da belli o yıllarda aslında. Deniz filan yok daha. Varsa yoksa böcekler. Dur bakalım tek kanatla uçabiliyormu deneyleri. Yada topal karınca mı hızlı, sağlam olan mı ? Allah günahlarımı affetsin.
Zamanla Adalar Su Sporları Kulübünde yüzme dersleri başladı. Ve antremandan kaçmalar. O zamanlar mahalleden arkadaşım Sezai vardı. Babası gazeteciErdoğan Sevgin' in de bir kayığı. İşte benim deniz üzerine ilk çıktığım tekne buydu. Vapurları saymazsak tabii. Sezai ile saatlerce balığa çıkardık. Zaman zaman saati unutur, tüm günü Heybeli ile Burgaz arasında Kaşık adasının güneyinde balık tutarak geçirir; karaya çıktığımızda bile sallanmaya devam ederdik. Gel zaman git zaman, adaya gitmez olduk. Tabi balığa da çıkmaz olduk. İlgi alanımıza balıktan, tekneden çok denizkızları girdi. Büyüdük. Okullar bitirdik. Çalışmaya başladık. Ve o denizkızlarından birine vurulduk.

Denizkızı demekle hata ettiğimi, yada hanıma yağ çektiğimi sanmayın. Eşim Yakut' un çocukluk arkadaşı Esra' nın babası bilinen amatör denizcilerden Kemal Efe. Bir de teknesi var. Ve bizim denizkızının pek çok kereler bindiği tekne de bu.
O da ben de dokunmuşuz denize bir zamanlar. Tuzu değmiş tenimize. İster istemez içimize işlemiş. Bu ortak yönümüzü de farkediyoruz zaman içinde. Keşke diyoruz bir teknemiz olsa. Hanım bana söz veriyor sana tekne alacağım diye. Küçük bir model kayık alıyor. Baktık tekne alamıyoruz., ben başlıyorum model yapmaya. Önce plastikten küçük bir kabasotra armalı bir yelkenli yapıyorum. Sonra manş denizinde kullanılan tek yelkenli bir balıkçı teknesi. Ardından ilk gözağrımı yadetmek için bir Ayvansaray balıkçı sandalının omurgasını koyuyorum kızağa. Aylarımı veriyorum. Pek de güzel oluyor, maşallah. Bir Viking gemisi yapıyoruz hep beraber. Oğlum Önder, Denizkızı ve ben. Bir de filika. Sonra da bir karadeniz takası. Hala kızakta. Bu kış tamamlanacak inşallah.

2004 Mayısında karar veriyorum daha çok şey öğrenmeye. Atlantis Yatçılık'tan ders alıyorum. Tolga Hoca sağolsun pek çok şey öğetiyor. Her denize çıkış bir düğün, bir fener alyı oluyor. Yelken basmasını, tramolayı, kavançayı gösteriyor bir bir. Orsa'nın heyecanını, Pupa'nın keyfini öğretiyor. Kuzinede yapılan çayla içimiz ısınıyor. Yada havuzlukta içilen birayla serinliyoruz, vaktine zamanına göre. Artık tekne almak mübrem ihtiyaç oluyor. Ulan diyorum kendime, model yapıyosun ya. Yap birtane kendine.

Allahtan denizkızı sağduyulu, sakinleştiryor beni. Sonra yaz bitmeden Sığacık'a düşüyor yolumuz. Ali Kaptan' ın sıcacık teknesi Albicanla' ya. Sığacık körfezinde 4 gün 3 gece yelken açıp, teknede yatıp kalkıyoruz. Benim niyetim farklı. Bakalım yapabilecekmiyiz. Böyle küçük bir alanda yaşamak, dalgayla rüzgarla boğuşarak dolaşmak Kabul görecek mi aileden. Baş Müfettiş Nazik Abar' da bizimle. Kim mi ? Denizkızı' nın annesi. Bakalım izin verecekmi bana kızını ve torununu derya deniz gezdirmeye. Bir gün hava sert. 37 knot rüzgar var ve Ege' nin üçer üçer gelen dalgaları. Dümen de ben. Boğuşuyorum. Sonun da Limana giriyoruz ve Baş Müfettiş diyor ki "Tamamdır. İnandım, güvendim." Tadı damağımızda kalıyor, dönüyoruz İstanbul' a . İş, güç, yaşam gailesi derken kış geliyor. Artık tekne modelleri ve internette gezdiğimiz sitelerden başka çaremiz yok.

Bahar geliyor yavaş yavaş. Satılık tekne ilanları bollaşıyor. İyi de o fiyatlar ne öyle. Bir tekneye rastgeliyoruz. Pek güzel görünüyor resimde. Denizkızı diyor ki arayalım. Hadi canım. Pahalıdır, alamayız. Israr ediyor. Arıyorum. O da ne. Zorlasak biraz. Kredi filan, çıkarırız aslında. Bir Pazar günü, sağanak yağmurda gidiyoruz Karadeniz Ereğli'ye. Bırakın körfezin ortasındaki tekneye gitmeyi, millet sokağa bile çıkmıyor. O kadar geldik artık.
Teknenin sahibi Zahit Ağabey de kırmıyor bizi. Bir kayık bulup geliyor. Tekne'ye çıkıp bakıyoruz. Tamamdır bu iş. El sıkışıp dönüyoruz. Bakımı, boyası yapılıyor. Zaman geçiyor. İçim içime sığmıyor bir türlü.
Mayısın son, Haziran'ın ilk günlerin de hazır oluyor S/Y Önder. İstanbul'dan işyerinden arkadaşım İsmail'le beraber çıkıyoruz yola. Diyor ki; tamam denizci değilim ama belki bir yardımım dokunur, hem de gezmiş olurum. Ereğli'ye varıyoruz.
Son eksikleri de tamamlayıp denize indiriyoruz Önder' i. Kumanya vs. tamamlanıyor. Sabaha karşı üçte mürettebat hazır. Zahit Ağabey, İsmail ve Ben. Çıkıyoruz yola. Akçakoca'da mola veriyoruz. Hava günlük güneşlik. Deniz sakin. Hadi diyoruz. Kefken' e…
Hava güzel. Sahili göre göre, geze geKıyıya bu kadar yakın seyir demek, 1 mt. Dalgayı 2mt. Almak demek. Hatta o kadar yakın geçiyoruz ki kıyıya, Sakarya nehrinin ağzında çamur deryasında gidiyoruz. Bir kaç kütükten son anda kutarıyor, yola devam ediyoruz. Deniz yine mavi, gökyüzü pırıl pırıl. İleri de Kefken Adası. ze gidelim diyoruz. İlk hatamız da bu oluyor zaten.
el yapımı maket gemi örnekleriKıyıya bu kadar yakın seyir demek, 1 mt. Dalgayı 2mt. Almak demek. Hatta o kadar yakın geçiyoruz ki kıyıya, Sakarya nehrinin ağzında çamur deryasında gidiyoruz. Bir kaç kütükten son anda kutarıyor, yola devam ediyoruz. Deniz yine mavi, gökyüzü pırıl pırıl. İleri de Kefken Adası.
Nerden çıktı bu bulutlar şimdi. Hay Allah, rüzgarda amma bindiriyor ha. Dalgalar da büyümekte. Neyse canım Kefken ada'ya 2-3 mil bir şey kaldı. 20-25 dakika bir şey. Böyle devam. Hata iki de bu işte. Hala vakit varken derine çıkmamak. Su üstünde olacağına altında olsun.
Beş dakkaya kalmıyor. Bir patlıyor ki hava, Karadeniz neymiş anlıyor insane. Açıkta olsak 2,5 - 3 metre olacak dalga bu kadar kıyıda 4 metreyi geçiyor. İskelemiz kaya dolu. Çıkmaya çalışıyoruz açığa. Başımızı dalgalara gömüyoruz. Dalganın dibinde dört taraf deniz. Tepesinde ise uçuyoruz sanki. Tırmanırken 3 mile düşen süratimiz, inerken 9 - 10 mili buluyor. Yine de ilerleyemiyoruz. Tam çıkıyoruz derken dalgalar getirip koyuyor eski yerimize. Can yeleklerini giydik. Sırılsıklamız. Bir yandan dalgaları kolluyor, bir yandan dua ediyoruz. Her inişte tekne yarısına kadar suya dalıyor. Ne var ne yoksa denizde boca ediyor üstümüze.
Bir yandan telsizle Kefken Ada'da yer alan deniz kurtarmaya ulaşıyoruz. Diyorlar ki açığa çıkın öyle girin. Kayalara çıkacaksınız böyle giderse. Biliyoruz da çıkamıyoruz ki. Bizi yalnız bırakmıyorlar. Sezgin (Öztürk) Kaptan, Nusret Kaymaz, Kenan Yılmaz, Turan Öztürk, Çetin Acar, Özkan Sevilmiş, İsmail Patan. Her biri can dost, her biri içten denizciler . Sağolsunlar. Hep bir ağızdan gayret diyorlar yapacaksınız. Onların verdiği cesaret olmasa çoktan bırakırdık. Derken "Çaat !" diye bir gümbürtü kopuyor. Kaldırıp kafaları direğe bakıyoruz. Sapasağlam duruyor. Eeee. Ne oldu peki derken anlıyoruz dümen telinin koptuğunu. Dualar şahaded getirmeye dönüyor. Hepimiz çaktırmadan ağlıyoruz aslında. Koca koca adamlar.

Derken, kayalara pek az bir mesafe kalmışken bir aliminyum kürek ve ingiliz anahtarından yeke uydurup, son anda kurtarıyoruz paçayı. Ada'dan bizi izliyorlar. Endişelerini hiç belli etmeden cesaret veriyorlar. Hazırlar zaten gerekirse gelip kurtarmaya. O zaman bilmiyoruz ama sonradan öğreniyoruz. Boğuşa boğuşa çıkıp, kıvrılıveriyoruz limanda içeri. Sukunet. Huzur. Yorgunluk.
Karnımızı doyuruyor can dostlarımız. Çorba, makarna yapıveriyorlar. Çay içiyoruz beraber. Önder'e dönüp yatıyoruz. Sabah, tamiratımızı yapıyor Ada'dan çıkıp Kefken limanda kocaman Balıkçı teknelerine aborda oluyoruz. Bir gece önce sorsalar, bir daha denize çıkmazdım; ama o sabah yeniden çıkmak istiyorum denize. Hava hala kötü.
İstanbul'a karayoluyla dönüyoruz. İzin bitiyor çünkü. Sağolsun Tolga Hocam kırmıyor, gidip getiriveriyor tekneyi.
Serince bir Haziran akşamı. Fenerbahçe marinada Önder' i bekliyoruz. Denizkızı, ben ve oğlum Önder. Mendireğin arkasından iki direğini görüveriyorum.
Bağırıyorum. Bakın bakın işte orada. Kuğu gibi süzülüyor. Gülümsüyor tatlı tatlı. Merhaba diyor. Tatsız ayrımıştık. Kızmadın değil mi diyor bana. Nasıl kızarım diyorum bordasını okşarken. Öyle özledim ki seni. Kimse duymuyor konuşmamızı. Sevinçle, heyecanla çıkıyorum güvertesine. Açıyor kucağını, basıyor bağrına hepimizi. Sevgiyle….

20.11.2005
Kemal Erdine
S/Y Onder



TÜRKİYE DENİZİCİLİK LİNKLERİ - LINKS TO TURKISH MARITIME RESOURCES
Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı - Turkish Undersecretariat for Maritime Affairs 
Türk Deniz Kuvvetleri- Turkish Marine Forces 
Sahil Güvenlik - Turkish Coast Guard 
Türk Klavuz Kaptanlar Derneği - Turkish Maritime Pilots' Association 
Deniz Ticaret Odası - Turkish Chamber of Shipping 
Türkiye Denizciler Sendikası Turkish Seafarers' Union 
Türkiye Telsiz Operatörleri Dernegi - Turkish Radio Operators' Association
Türk Loydu - Turkish Lloyd
gemimodelciligi.com siteye teşekkürlerimizi bir borç biliriz
İTÜ Denizcilik Faültesi - Istanbul Technical University Maritime Faculty 
Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtama İşletmeleri Genel Müdürlüğü - Turkish Coastal Safety and Salvage Administration 
Institute of Marine Sciences and Technology 
School of Maritime Business and Management 
ITU Meteorological Engineering 
ITU Faculty of Naval Architecture and Ocean Egineering 
Chamber of Turkish Naval Architects
Turkish Marine Environment Protection Association 
Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Turkish Marine Maritime Research Foundation 
Denizciler Dayanışma Derneği 

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen soru sormadan önce soracağınız konu ile ilgili olan yayınları okuyunuz...